En Son Eklenen Konular

Evlenene, Ev Alana ve Doğum Yapana Devlet Yardımı (1)

Written By Muhasebe37 on 21 Mayıs 2015 Perşembe | 09:25

Yapılan nüfus projeksiyonlarında uzun dönemde yaşlı nüfusun artacağı üzerine tahminler yapılmakta ve şuanda sahip olduğumuz genç nüfusun fırsat penceresi olarak korunması gerekliliği çok sık konuşulmaktadır. Yine, ülkemizdeki tasarruf oranlarının düşüklüğü sık tartışılan konulardan birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede, bir yandan evliliğin ve doğurganlığın özendirilmesi, bir yandan da genel tasarruf oranının artırılması yamacıyla 7 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6637 sayılı Torba Kanun’la konut, çeyiz ve doğum yardımına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Makalemizde bu üç yardımla ilgili açıklamalarda bulunulacak ve ilk olarak çeyiz yardımı desteği hakkında bilgi verilecektir.

Çeyiz yardımı devlet katkısı yararlanma şartları

Çeyiz yardımı devlet katkısına hak kazanılabilmesi için; 
• Türk vatandaşı olmak veya Türk vatandaşlığından izin almak suretiyle çıkmış olmak (Mavi kart sahipleri) 
• 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na tabi mevduat veya katılım bankalarının yurt içi şubelerinde Türk Lirası cinsinden çeyiz hesabı açtırmak, 
• En az 3 yıl boyunca bu hesabı aktif tutmak, 
• 27 yaşını doldurmadan ilk evliliğini yapmak 
• Evliliğin ardından ilgili bankaya başvuru yapmak gerekmektedir. Çeyiz yardımı devlet desteğine hak kazanabilmek için öngörülen şartlar arasında yaş şartı sınırlandırıcı bir husus olarak göze çarpmaktadır. Kanunda düzenlenen haliyle çeyiz yardımı devlet desteğine hak kazanabilmek için en geç 24 yaşında sisteme girmek gerekmektedir. Kanundaki yaş sınırı ve bekleme süresi düşünüldüğünde yardımdan yararlanabilecek en yakın yaş grubunu 20-24 yaş grubu olarak düşünebiliriz. TÜİK verilerine göre 2014 yılı sonu itibariyle 20-24 yaş grubundaki nüfusun 6 milyon 263 bin 460 kişi olduğu dikkate alındığında, şuanda çeyiz yardımı devlet desteğinden yararlanabilecek potansiyel kişi sayısı hakkında genel bir fikir edinilebilecektir. Ayrıca, kanundaki düzelemeye göre, çeyiz yardımı devlet desteğinden 27 yaşını doldurmadan yapılan ikinci evliliklerde yararlanılamayacaktır. Bu arada, kanunda yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığından, çiftlerden her ikisinin de çeyiz hesabının bulunması ve gerekli şartları sağlamaları halinde ayrı ayrı çeyiz yardımı devlet desteğinden yararlanabileceklerdir.

Yardım tutarı

Çeyiz yardımına ilişkin devlet katkısı ödemesi, hesapta biriken toplam tutarın yüzde 20’sini ve azami 5 bin Türk Lirası’nı geçemeyecektir.

Bu çerçevede, çeyiz hesabında biriktirilen tutarın 25 bin lira olması halinde maksimum düzeydeki devlet desteğinden (5 bin TL) yararlanılabilecektir. Azami tutar, her yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılacaktır. Ayrıca, Bakanlar Kurulu isterse azami tutarı üç katına kadar artırabilecektir.

Çeyiz yardımının ödenmesi

Çeyiz yardımına ilişkin devlet katkısı, hak sahibine hesabın bulunduğu banka aracılığıyla defaten ödenecektir. Hak sahipliğinin tespitinden ve aktarılacak devlet katkısının doğru ve tam hesaplanmasından hesabın bulunduğu banka sorumlu olacaktır.

Çeyiz hesabı ve devlet katkısının haczi

Hesap sahibinin devlet katkısına hak kazanmış olması koşuluyla; 
• Hak edilen devlet katkısının tamamı ile çeyiz hesabında biriken toplam miktarın devlet katkısı için başvuru tarihinde geçerli olan bir yıllık asgari net ücrete karşılık gelen tutarı, nafaka borçları hariç olmak üzere haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek ve iflas masasına dâhil edilemeyecektir.

Bakanlar Kurulu, hesap sahibinin çeyiz hesabında biriken toplam miktarının haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek, ifas masasına dâhil edilemeyecek tutarını üç misline kadar artırabilecektir. Hesap sahibinin devlet katkısını alabilmek amacıyla yapacağı başvuru tarihinden sonra ilgili bankaya tebliğ edilen haciz, rehin ve iflas talebine karşılık gelen tutarın ödenmesi, devlet katkısına hak kazanılıp kazanılmadığı hususu açıklık kazanana kadar bekletilecektir. Yapılan bu düzenlemelerle çeyiz hesabında biriken tutara kısmen koruma getirilmiştir. Zira, haciz, rehin ve iflas masasına dahil edilme konusundaki yasak, devlet yardımına hak kazanmış olma şartına bağlandığından, kişinin 3 yıl dolmadan önce veya 3 yılı doldurup da 27 yaşına kadar evlenmemesi halinde hesaptaki paranın tamamı haczedilebilecektir. Yine, hesap sahibinin devlet katkısına hak kazanmış olması durumunda da, rehin, haciz ve iflas masasına dahil edilme konusundaki koruma çeyiz hesabında biriken toplam miktarın devlet katkısı için başvuru tarihinde geçerli olan bir yıllık asgari net ücrete karşılık gelen tutarla sınırlı olacaktır.

Yürürlük tarihi

Çeyiz hesabı ve devlet katkısı ile ilgili düzenlemeler 7/4/2015 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş durumdadır. (Devam edecek)

İşçiler SGK borcundan sorumlu olmayacak

30 Ekim 2014 tarihinde, yine bu köşemizden bu konuyu eleştirmiş ve işçilerin SGK borçlarından sorumlu tutulmamaları gerektiğini yazmıştık.
SGK tarafından işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri SGK’ya karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu belirtmiş, örneğin bir şirkette maaşlı olarak çalışan Genel Müdür, ödeme yaptırma yetkisi olup olmadığına bakılmaksızın sorumlu tutulduğunu ifade etmiştik.
Mali Müşavir de sorumlu olamaz
Bazı SGK müdürlüklerinin daha da ileri gidilerek, şirketlerin SGK borçlarından mali müşavirlerin de sorumluluğu tutulduğu ve ödenmeyen sigorta prim borçlarının mali müşavirlerden talep edildiği görülmekteydi.
Açık bir şekilde belirtmek gerekir ki; bir şirkette ücretli olarak çalışan işçi veya profesyonel yöneticilerin ya da mali müşavirlerin sorumluluklarının maliye idaresi uygulama ve mevzuatı doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerektiğini paylaşmıştık.
İşçilerden tahsil edilemeyecek
Yeni Torba Kanun ile artık profesyonel yönetici ve işçiler de ‘derin bir oh’ çekti.
Torbada yer alan ve 5510 sayılı Kanuna eklenen hükme göre; şirket yönetim organlarında görev almayan ve sermaye sahibi olmayan kanunu temsilciler ve üst düzey yönetici veya yetkililer hakkında kurum alacaklarından dolayı icra takibi başlatılmış olsun veya olmasın ilgili mevzuata ilişkin müşterek ve müteselsil sorumlulukları sona erecektir. Buna göre şirkette sadece kanuni temsilci, üst düzey yönetici vb. bulunup; sermaye sahibi olmayan ve yönetim organlarında görev almayan kişilerden ‘şirket borçları’ talep edilemeyecek.
Uygulanan hacizler kaldırılacak
3182 sayılı Bankalar Kanunu, 4389 sayılı Kanun ve 5411 sayılı Kanun kapsamında faaliyet izni kaldırılan ve (ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları dahil) yönetim ve denetimi TMSF’ye devredilen ya da doğrudan iflasına karar verilen bankalar ve bu bankaların hakim ortakları, yönetim ve denetimine sahip olduğu iştirakleri, gerçek ve tüzel kişi hakim ortaklarının hakim ortak olduğu şirketler ve anılan kanunlar kapsamında bankanın Fona olan borcundan sorumlu tutulan kişiler hariç olmak üzere, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle haklarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre iflas kararı verilmiş ve işlemleri devam eden, iflas tasfiyesi sonuçlanmış olan şirketlerin borçlarından, 506 sayılı Kanunun mülga 80’inci ve bu Kanunun 88’inci maddesi çerçevesinde müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunanlardan şirket yönetim organlarında görev almayan ve sermaye sahibi olmayan kanuni temsilciler ve üst düzey yönetici veya yetkilileri hakkında Kurum alacaklarından dolayı Kurumca 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre icra takibi başlatılmış olsun veya olmasın ilgili mevzuata ilişkin müşterek ve müteselsil sorumlulukları sona erer, yapılan takipler sonlandırılır ve bu kişiler hakkında uygulanan hacizler kaldırılacak.
Haklarında icra takibi başlatılmış olanlardan, bu işlemlere karşı dava açmış olanların bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için bu davalarından feragat etmeleri gerekecek.
Bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgililerin şahsi mal varlıklarından tahsil edilmiş olan tutarlar ret ve iade edilmeyecek.

Mazeret izninde neler değişti!

İş Kanununda, personelin çeşitli nedenlerle kullanabilecekleri mazeret izinleri için ayrı bir madde düzenlenmemiş olup, genellikle toplu iş sözleşmesi veya işyeri uygulamalarıyla çalışanlara sağlanmaktadır. İş mevzuatında yer bulamamış olan mazeret izni uygulaması yasal zeminde tanınmıştır. Buna göre ‘torba yasa’ olarak bilinen 6645 sayılı Kanununda yapılan düzenlemelere göre;
- İşçinin evlenmesi
- İşçinin evlat edinmesi
- Ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü halinde ÜÇ GÜN ücretli izin verilecektir.
Ek olarak son torba yasayla getirilen yeni düzenleme ile eşinin doğum yapması halinde ise 5 gün ücretli izin hakkı getirilmiştir.
İşçilerin en az yüzde 70 oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler halinde 10 GÜNE kadar ücretli izin verilecektir.

SORU CEVAP

Bağ-Kur’luya iş kazası maaşı bağlanır mı?
Okurumuz Münevver Yılmaz “Bir yakınımın eşi iş kazasında vefat etti. Bildiğim kadarıyla eşi kamyoncu. Kaza da kamyonu sırasında, iş yaparken meydana geliyor. Arkadaşıma eşinden dolayı aylık bağlanır mı? Eşinin 5000 küsur günü Bağ-Kur, 150 gün ise SSK sigortalılığının olduğunu biliyoruz” diye soruyor.
5510 sayılı kanunun 13. maddesinde sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay iş kazası sayılmıştır. İş kazası bildiriminin 1 ayı geçmemek üzere Bağ-Kur kaydının olduğu SGM’ye müracaat edilmesi gerekmektedir.
Sigortalının hak sahiplerine hem ölüm sigortasından ölüm aylığı, hem de iş kazasından ölüm geliri bağlanacaktır. Bunun için, hak sahibi kişiler SGK’da örnekleri yer alan formdan iki tane doldurmalı formun birine iş kazası ölüm geliri, diğerine ise ölüm aylığı yazmalıdır (Formun 4 numaralı tahsis talep çeşidi kısmına yazılır).
Hak sahipleri tarafından iş kazası müracaatında bulunulduktan sonra SGK müfettişlerince olayın iş kazası olup olmadığının soruşturulması yapılıp, olayın iş kazası olduğuna dair rapor düzenlendiğinde iş kazasından ölüm geliri bağlanacaktır.
Ayrıca, kişinin ölüm sigortasından ölüm aylığı için yeterli gün sayısı bulunduğundan hak sahipleri kişinin bağlı bulunduğu SGM’ye ölüm aylığı müracaatında bulunabilirler.
Ayrıca eğer varsa Bağ-Kur borcunun da ödenmesi gerekecektir. Ölüm aylığı talebi borcun ödenmesini takiben yapılır. Ayrıca cenaze yardımı için de talepte bulunabilir.
Resul KURT / STAR

DİKKAT! İŞTEN AYRILAN İŞÇİ BAĞ-KUR PRİMİNİZİ ARTIRABİLİR!

Written By Muhasebe37 on 5 Şubat 2015 Perşembe | 13:11

Genel anlamda, 5510/4-1.b kapsamındaki başka bir ifade ile Bağ-Kur kapsamındaki sigortalıların ödeyecekleri prim tutarları, prime esas kazanç alt ve üst sınırı arasında kendileri tarafından beyan edilen aylık kazanç tutarının % 34,5’i esas alınarak belirlenmektedir. Bağ-Kur’lu sigortalının kazanç beyanında bulunmaması halinde ise aylık kazanç tutarları günlük asgari ücretin 30 katının % 34,5’i üzerinden hesaplanmaktadır.

Bunun tek istisnası ise gerçek kişi işveren olup aynı zamanda yanında 5510/4-1.a kapsamında başka bir ifade ile SSK’lı sigortalı çalıştıran Bağ-Kur’lular için yapılmıştır.

5510 sayılı Kanunun 81. maddesi uyarınca gerçek kişi işveren olup aynı zamanda 5510/4-1.a kapsamında sigortalı çalıştıran kişilerin ödeyecekleri prim tutarları, çalıştırdığı sigortalılar için ödenen primlerden az olamayacaktır.

Örneğin, kırtasiye dükkanı işleten ve Bağ-Kur kapsamında sigortalı olan bir kişinin yanında çalıştırdığı sigortalılara ilişkin düzenlediği 2015/Ocak ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinde

(A) Sigortalısı için 30 gün - 1.500,00 TL,
(B)Sigortalısı için 10 gün - 600,00 TL olarak bildirimde bulunduğu varsayıldığında,
(A) sigortalısının günlük kazancı 1.500,00 / 30 = 50,00 TL

(B) sigortalısının günlük kazancı 600,00 /10 = 60,00 TL olacak, haliyle günlük kazancı en yüksek olan sigortalı, (B) sigortalısı olacaktır. Bu durumda, kırtasiye dükkanı işleten Bağ-Kur kapsamındaki sigortalının 2015/Ocak ayına ilişkin ödeyebileceği asgari prim tutarı (B) sigortalısının günlük kazancı esas alınarak;

60,00 * 30 = 1.800,00
1.800,00 * 34,5 / 100 = 621,00 TL olacaktır.

İş akdi fesh edilen sigortalılara dikkat
İşveren Uygulama Tebliğine göre iş akdi feshedilen sigortalıların hak kazanıp da kullanmadıkları yıllık izin sürelerine ait ücretlerinin, akdin fesh edildiği ayın kazancına dahil edilerek bildirilmesi gerekmektedir.

Örneğin, 2014 yılına ilişkin hak kazandığı 14 günlük yıllık iznini kullanmadan, iş akdi 4/1/2015 tarihi itibariyle fesh edilen ve akdin feshedildiği tarihte günlük asgari ücret karşılığında yani günlük brüt 40,05 TL üzerinden ücret alan bir sigortalı için düzenlenecek olan 2015/Ocak ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinde

Prim ödeme gün sayısı: 4 gün
Prime esas kazanç tutarı: Fiilen çalışılan 4 günlük ve kullanılmayan izin süresine ilişkin 14 günlük süreye ilişkin ücreti esas alınarak belirleneceğinden, 18 * 40,05 TL = 720,90 TL
Olacaktır.

Bu bağlamda, yıllık iznini kullanmadan iş akdi feshedilen sigortalıların, günlük kazanç tutarları yüksek tutarlara ulaşabilmekte, hatta bu ücretler kimi zaman prime esas kazanç üst sınırını dahi aşabilmektedir. Dolayısıyla bu durumda iş akdi feshedilen işçi gerçek kişi olan bir işverenin işçisi ise gerçek kişi işverenin ödeyeceği Bağ-Kur primi sigortalının günlük kazancından az olamayacaktır.

İş akdi 4/1/2015 tarihinde feshedilen sigortalının gerçek kişi bir işverenin yanında çalışmış olduğu varsayıldığında, gerçek kişi işverenin ödeyeceği asgari Bağ-Kur primi
720,90 / 4 = 180,23 günlük kazanç tutarı
180,23 * 30 = 5.406,90 TL aylık kazanç tutarı
5.406,90 * 34,5 / 100 = 1.865,38 TL olacaktır.
Dolayısıyla daha önce aylık asgari kazanç üzerinden 1.201,50 * 34,5 / 100 = 414,52 TL prim ödeyen Bağ-Kur’lu işverenin ödeyeceği prim tutarı yıllık ücretli iznini kullanmadan işten ayrılan bir sigortalısından dolayı birden bire 1.865,38 TL’ye çıkacaktır.

Kazanç değişikliği beyanında bulunmayı unutmayın

Aynı zamanda gerçek kişi işveren olan Bağ-Kur’lu bir kişinin, iş akdini feshettiği sigortalısı nedeniyle iş akdinin feshedildiği aydaki kazancı bu şekilde belirlense de, takip eden ayda kazanç beyanında bulunduğu takdirde, ödeyeceği prim tutarı yine beyan edeceği günlük kazanç tutarına düşürülecektir.

Bu nedenle örneğimizdeki Bağ-Kur’lu işverenin 2015/Şubat ayı içinde yeniden kazanç beyanında bulunması halinde ödeyeceği Bağ-Kur primi önceden olduğu gibi asgari kazanç düzeyine çekilebilecektir. Ancak bu şekilde beyanda bulunulsa dahi 2015/Ocak ayı primi her halükarda 1.865,38 TL üzerinden ödenecektir.

Buna karşın kazanç beyanında bulunulmadığı takdirde takip eden aylardaki Bağ-Kur primleri de iş akdi feshedilen sigortalının günlük kazanç tutarı üzerinden hesaplanmaya devam edecektir.

Dolayısıyla primlerini düzenli ödeyen Bağ-Kur’lu işverenler prim borçlarını ödemek istediklerinde karşılarına çıkan borç tutarını gördüklerinde bu durumun farkına vararak takip eden ayda prim tutarlarını aşağı düzeye çekseler de, primlerini ödemeyen veya ileride bir yapılandırma çıkarsa öderim düşüncesinde olan Bağ-Kur’lu işverenler çoğu zaman bu duruma farkına varamadıklarından takip eden on iki aydaki Bağ-Kur primleri de bu rakamlar üzerinden tahakkuk ettirilmektedir.

Bu nedenle, aynı zamanda işveren olan Bağ-Kur kapsamındaki sigortalıların, kazanç değişikliğinin sadece kendi beyanları üzerinden gerçekleşmediğini göz önüne alarak, aylık primlerini ödemeseler dahi düzenli olarak kontrol etmeleri ve gerekirse kazanç beyanında bulunmayı ihmal etmemeleri menfaatlerine olacaktır.

Eyüp Sabri DEMİRCİ
Sosyal Güvenlik Kurumu
İşverenler Prim Daire Başkanlığı Şube Müdürü

Limited Şirketlerde Tasfiye İşlemleri ve Tasfiye Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Noktalar

Written By Muhasebe37 on 7 Ocak 2015 Çarşamba | 11:57

Değerli meslektaşlarım, bu makalemizde Limited şirketlerde tasfiye işlemlerinde vergi uygulamaları ve muhasebe kayıt düzenine detaylı olarak girmekten ziyade, uygulamada takip edilecek süreç ile ilgili dikkat edilmesi gereken hususları sizlerle paylaşacağım.
1- Tasfiyeye giriş kararı ortaklar kurulu tarafından imzalanarak notere onaylattırılır. Bu kararda tasfiye memurunun kim olacağı ve tasfiye adresi mutlaka belirtilmelidir.

2- Tasfiye kararının hukuken geçerli olabilmesi için şirket ortak sayısının en az ¾’ ünün onayının alınması gereklidir. ( Toplantı nisabı ¾- Karar nisabı ¾)

3- Tasfiye memuru şirket ortak/ortakları veya müdür/müdürlerinden herhangi birisi olacağı gibi, ortak dışından herhangi bir kişi de olabilir.

4- Tasfiye memuruna yapacağı işin karşılığında herhangi bir ücret ödenip ödenmeyeceği alınacak kararda mutlaka belirtilmiş olması gerekmektedir. Eğer herhangi bir ücret ödenecek ise SGK’ lı olarak işe giriş bildirimin yapılmış olması gerekmekle beraber, tersi durumda bir ücret ödenmeyecek ise bu durumun alınacak tasfiye kararında mutlaka belirtilmesi gerekmektedir.

5- Tasfiye memuru atanırken, vergi hukukunda “ Tasfiye memurlarının sorumluluğu” müessesesi mutlaka dikkate alınmalıdır. Tasfiye memuru tasfiye döneminin sorumlusudur.

6- Notere onaylatılan kararların hukuken geçerlilik kazanabilmesi için ticaret siciline tescil edilmesi gerekmektedir.

7- Tasfiye kararının Ticaret Siciline tescil edilmeden önce tasfiye dönemi için ayrı bir defter tasdiki yaptırılması gerekmektedir. Çünkü tasfiyeye giren limited şirket için artık yeni bir hesap dönemi başlamıştır ve tasfiyeye giriş tarihine kadar geçen süre ayrı bir hesap dönemi olarak değerlendirilir. Hesap dönemi değiştiğine ve şirketin ünvanı “Tasfiye Halinde” ibaresi ile başladığına göre, şirkete tasfiye giriş tarihi ile 31.12. … tarihleri arasında kullanılmak üzere yeni defter (Yevmiye, kebir ve envanter defteri) tasdik ettirilmelidir.

8- Tasfiye kararının Ticaret Siciline tescil edildiği tarih “Tasfiye Başlangıç Tarihi” sayılacaktır.

9- Tasfiyeye giriş evraklarından ( Tasfiye giriş kararı- tasfiye memuruna ait imza sirküleri-tasfiye öncesi döneme ait bilanço ve gelir tablosu ) birer takım, tasfiyeye giriş tarihinden itibaren 1 ay içerisinde bağlı bulunulan vergi dairesine ve (varsa) SGK ve İŞKUR’ a dilekçe ekinde verilmesi gerekmektedir. 

10- Tasfiye süreci, tasfiye kararının ticaret siciline tescil ve ilan tarihinden itibaren başlayıp, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi aracılığı ile alacaklılara yapılacak çağrıya ait ilanın 3 defa arka arkaya yayınlandığı ( 3. İlanın yayınlandığı) tarihten itibaren en az 1 yılın sonunda sona ermektedir.


11- Tasfiye girişinin tescili sonrasında Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde alacaklılara çağrıya ait ilanın yapılması gereklidir. Bu yapılmadığı takdirde tasfiye süresinin uzaması durumu ortaya çıkmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’na göre bir yıllık bekleme süresi üçüncü ilanın yayımlanma tarihinden itibaren başlar.

12- Tasfiye sürecine giren şirketin normal hesap dönemi tasfiyeye giriş tarihinde kapanmaktadır. Tasfiye öncesine ait KDV, Muhtasar, Geçici Vergi, Kurumlar vergisi gibi beyannameleri yasal süresi içerisinde beyan edilmelidir.

13- Tasfiye öncesini kapsayan Kurumlar vergisi beyannamesi tasfiyeye giriş tarihinden itibaren 4 ay içinde bağlı bulunulan vergi dairesine verilmelidir.

14- Tasfiyeye giren şirkete “Tasfiye giriş bilançosu” hazırlanarak, yeni hesap dönemi oluşan “ Tasfiye Halinde ….. Ltd Şti” açılış maddesi olarak işleme alınmalıdır.

15- Tasfiye süresi boyunca, tasfiye adresini, tasfiye memurunun ikametgah adresi olarak tescil ettirildiğinde tasfiyeye giren şirketin tasfiye süresi boyunca kira stopajı ödeme yükümlülüğü ortadan kalkmış olacaktır.

16- Tasfiyeye giren şirketin tasfiye süresince GEÇİCİ VERGİ BEYANNAMESİ verme zorunluluğu yoktur. Ancak, KDV, Muhtasar, Ba, Bs, Kurumlar vergisi, damga vergisi mükellefiyetleri devam eder.

17- Şirket ortakları, talep etmeleri halinde tasfiye süresi boyunca 4/b SGK primi (Bağ-kur Primi) ödemezler. ( 5510 Sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere istinaden)

18- Alacaklılara çağrı niteliği taşıyan üçüncü ilanın yayınlandığı tarihten itibaren bir yıllık sürenin geçmesi ve şirketin borçları veya alacaklarından dolayı davalı olmaması halinde, eldeki kalan varlıkların tamamının çıkışı yapılarak tasfiye işlemi sonuçlandırılabilir. Tasfiye sonunda şirketin bilançosu sıfırlanmış olmalı ve bakiye kalmamalıdır.

19- Tasfiye sonunda kurumlar vergisi beyannamesi normal hesap dönemi sonu beklenilmeden, tasfiye sonu kararının tescili tarihinden itibaren 30 gün içinde beyan edilmelidir.

20- SGK, İş-Kur gibi kurumlara dosya açtırılmışsa, dilekçe ve tasfiye sonuç belgeleri ile birlikte tasfiye bitiş tarihinden itibaren 1 ay içinde müracaat edilerek dosyaların kapatılması gerekmektedir.


M. Gazi AĞKURT
SMMM.
BODRUM SMMMO
AB Uyum ve Uluslar arası İlişkiler Kom Bşk.

SGK’ya Yapılan Eksik Gün Bildirimlerinde Getirilen Yeni Düzenleme İşverenlere Nasıl Fayda Sağlayacak?

Written By Muhasebe37 on 5 Ocak 2015 Pazartesi | 09:46

I. GİRİŞ

Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirimlerde sigortalının ayda 30 gün bildirilmesi esastır. Bununla birlikte uygulamada değişik nedenlerle sigortalıların ayda 30 günden az bildirilmeleri sıkça rastlanan bir husustur.(1) Ancak eksik bildirimlerde çoğu zaman işverenler hata yapmakta, eksik bildirilen günlerin nedenlerini içeren belgeleri ya SGK’ya vermemekte, yada ayın 31 günden oluşmasından dolayı eksik belge vermektedirler.

Makalemizde eksik bildirim nedenlerini, eksik gün bildirimlerinin nasıl yapılması ve nasıl hesaplanması gerektiğini, SGK nın bu konudaki uygulamasının nasıl olacağını inceleyeceğiz. Yine SGK’nın bundan sonra neden hatalı bildirilen eksik günlere idari para cezası uygulamayacağını açıklayacağız.

II. EKSİK GÜN BİLDİRİMİNİN NEDENLERİ
Ay içinde resmi tatiller ve hafta tatilleri hariç tam çalışan sigortalının hizmetlerinin ayın kaç günden oluştuğuna bakmaksızın, ayda 30 gün olarak Kuruma bildirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, ücretsiz izin, istirahat raporu, işe gelmeme (puantaj kaydı), disiplin cezası, göz altına alınma, tutuklanma, kısmi süreli çalışma, grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, doğal afetler vb. nedenlerle ayda 30 günden az çalışma uygulamada sıkça rastlanan hususlardandır.

Yukarıda sayılan yada benzer diğer nedenlerle ayda 30 günden az çalışan sigortalının SGK’ya 30 günden az bildirilmesi mümkündür. Böylece hem işverenlerin çalışmayan ve ücret hak etmeyen sigortalıdan dolayı külfete katlanması önlenmiş hem de sigortalıların işlerine bağlılıkları artırılmıştır. (Sigortalı hangi nedenle olursa olsun işe gitmediği gün ücret alamayacağını ve sigortasının eksik bildirileceğini bildiğinden işe devamsızlık isteği taşımamaktadır. Dolayısıyla işe bağımlılığı artmaktadır.)

Yine 30 gün bildirim esas olduğundan, eksik bildirimde bulunan işveren, eksik bildirme nedenini Kuruma bildirmek zorunda ve dayanağı belgeleri aylık prim hizmet belgesinin Kuruma verilmesi gereken süre içinde Kuruma vermek zorundadır. Eksik gün nedeninin bildirilmesi ve dayanağı belgelerin Kuruma verilmesinin zorunlu oluşuyla da, ayda tam gün çalışıp, eksik gün bildirilerek hak kaybına uğrayan sigortalıların mağduriyeti önlenmiş olmaktadır.

III. EKSİK GÜN BİLDİRİMİ NASIL YAPILIR?

Ayda 30 günden eksik bildirim yapılması halinde, eksik gün bildirim nedeni Aylık Prim Hizmet Belgesinde kodlanmalı, eksik gün bildirim formu ve dayanağı belgeler aylık prim hizmet belgesinin verilmesi gereken süre içinde işyerinin işlem gördüğü Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüğüne verilmelidir. Eksik gün bildirimine ilişkin bilgi formu örneği Sosyal Sigorta İşlemleri yönetmeliği(2) ekinde (EK-10) mevcuttur. Sigortalının eksik çalışma nedenleri Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin (SSİY) 9 nolu ekinde yer alan aylık prim ve hizmet belgesinin arka sayfasında açıklanmış olup,

01İstirahat
02Ücretsiz/aylıksız izin
03Disiplin cezası
04Gözaltına alınma
05Tutukluluk
06Kısmi istihdam
07Puantaj kayıtları
08Grev
09Lokavt
10Genel hayatı etkileyen olaylar
11Doğal afet
12Birden fazla
13Diğer
15Devamsızlık
16Fesih tarihinde çalışmamış
17Ev hizmetlerinde 30 günden az çalışma
18Kısa çalışma ödeneği

eksik gün nedenleri olarak sayılmıştır. (3)

Dolayısıyla, ay içinde bazı iş günlerinde çalıştırılmayan ve çalıştırılmadığı günler için de ücret ödenmediği beyan edilen sigortalılara ilişkin olarak, aylık prim ve hizmet belgesinde kayıtlı eksik gün nedeni hanesine, yukarıda belirtilen nedenlerden sigortalının durumunu açıklayan kod numarası aylık prim ve hizmet belgesine kaydedilecektir.(4)

IV. BİLDİRİM YAPILMASI GEREKEN GÜN NASIL HESAPLANIR?

Ay içinde hafta tatili ve resmi tatiller dışında çalışmayan sigortalı çalışmadığı gün kadar Kuruma eksik bildirilebilir. Ancak ayların 28-29-30-31 günden oluşması dolayısıyla, bildirilmesi gereken gün konusunda çoğu zaman hata yapıldığı sık rastlanan bir durumdur. Ay içinde tam çalışanların, ayın kaç günden oluştuğuna bakılmaksızın 30 gün bildirilmesi gerektiğinden, ay içinde eksik çalışanlar da 30 gün üzerinden hesaplama yapılarak SGK’ya bildirilmektedir. Oysa eksik çalışma olduğu durumlarda ayın kaç günden oluştuğu önem taşımaktadır. Örneklerle açıklayacak olursak;

ÖRNEK (1) – Maaşını ayın 1 i ile 30 u arasında hak eden bir sigortalı 2010 yılı Şubat ayının ilk 3 gününde ücretsiz izin kullandığında (28-3) 25 gün Kuruma bildirilmeli, aylık prim hizmet belgesine eksik gün nedeni 02 olarak kodlanmalı, eksik gün bildirim formu ve ücretsiz izin belgesi Mart ayının 23. gününe kadar SGK ya verilmelidir. (5)

ÖRNEK (2) – Bu sigortalının maaşını ayın 15 i ile diğer ayın 14 ü arasında hak etmesi durumunda ise çalıştığı gün sayısının (31-3) 28 gün olarak Kuruma bildirilmesi gerekmektedir. Ocak ayı 31 günden oluşmakta, 15-31 ocak arası 17 gün, 1-14 şubat arası 11 gün (3 gün ücretsiz izin süresini düştükten sonra) toplam 28 gün Kuruma bildirilmelidir. Yine eksik gün nedeni olarak 02 kodu aylık prim hizmet belgesine kodlanmalı, eksik gün bildirim formu ve ücretsiz izin belgesi Mart ayının 7. gününe kadar SGK ya verilmelidir. (5)

ÖRNEK (3) – Özel sektör işyerinde çalışan (B) ye Temmuz ayının 5. gününde 1 gün istirahat raporu verilmiştir. (B) Kuruma 31-1=30 gün olarak bildirilmelidir.

Eksik günlerle ilgili en çok hata yapılan konulardan biri de, SGK’nın EK aylık prim hizmet belgesi verilmesine yönelik yazdığı yazıya karşılık ek belge düzenlemeyip, eksik gün bildirimlerinin dayanağı belgelerin tekrar SGK ya verilmesidir. Bu durumda eksik gün bildirimine dayanak teşkil eden belgeler, geriye yönelik olarak her zaman düzenlenebilir nitelikte olan belgelerden ise işleme konulmaz ve SGK tarafından Ek aylık prim hizmet belgesi resen düzenlenir. Belgenin resen düzenlenmesi durumunda ise işverenlere aylık asgari ücretin iki katı tutarından idari para cezası uygulanır.

Sonradan verilen eksik gün bildirimine esas belgenin her zaman düzenlenebilir nitelikte olmaması durumunda ise SGK tarafından kabul edilerek işlem yapılır.
ÖRNEK (4) – (X) Ltd. Şti. ye ait işyerinde çalışan (A) haziran ayında 3 gün istirahat raporu ve 5 gün ücretsiz izin kullanmıştır. Sigortalı (A) Haziran ayında 25 gün bildirilmeli, eksik gün nedeni olarak 12 kodlanmalı, EK 10 Eksik gün bildirim formu ile ekinde istirahat raporu ve ücretsiz izin belgesi Temmuz ayının 23 üne kadar işyerinin bağlı bulunduğu Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüğüne verilmelidir.

ÖRNEK (5) – Örnek (4) deki sigortalıya ait eksik gün bildirim formunun ve istirahat raporunun süresinde SGK’nın ilgili birimine verildiği, ücretsiz izin belgesinin ise unutulduğu durumda, SGK işverenden 5 günlük ek aylık prim hizmet belgesi talep edecektir. Süresi geçtiğinden ücretsiz izin belgesi ibraz edilse dahi kabul edilmeyecektir. (belgenin verilme süresinden önce noterden tasdik ettirilenler hariç) Bu durumda ek aylık prim hizmet belgesi resen düzenlenecektir.

ÖRNEK (6) – Örnek (4) deki sigortalıya ait istirahat raporunun süresi dışında verilmesi durumunda ise, belge SGK tarafından işleme alınacak, resen aylık prim hizmet belgesi düzenlenmeyecektir.

V. EKSİK GÜN BİLDİRİMİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK VE İŞVERENLERE FAYDASI
12.05.2010 tarihli resmi gazetede yayımlanan Sosyal sigorta İşlemleri yönetmeliğinin ekinde bulunan 4/a sigortalıları için aylık prim hizmet belgesinin(6)şeklinde değişiklik yapılmıştır. Daha önceki uygulamada sadece eksik gün nedeni aylık prim hizmet belgesine kodlanırken yeni uygulamada eksik gün sayısı da belirtilecektir.
Eksik gün sayısının aylık prim hizmet belgesine yazılması ile, işverenlerin hatalı bildirimlerinin önüne geçilecektir. Sistem sigortalının bildirilen gün sayısı ile eksik gün hanesine yazılan eksik gün sayısını toplayacak ve ayın kaç günden oluştuğuna ve sigortalının o ayda işe giriş ve işten çıkışına göre hata olup olmadığını kontrol edecektir. Dolayısıyla hatalı (eksik) veri girişine sistem tarafından izin verilmeyecektir.

Uygulamada sıkça karşılaşılan, özellikle de 31 günden oluşan aylarda yapılan eksik bildirim hataları önlenmiş olacaktır. Dolayısıyla işverenler yapılan basit hatalar nedeniyle idari para cezası ile karşı karşıya kalmaktan kurulacaklardır.

Şunu da unutmamak gerekir ki, Eksik gün nedeni ve eksik gün sayısı Aylık prim hizmet belgesine doğru olarak yazıldığı halde, Eksik gün bildirim formu ve dayanağı belgeler süresi içinde SGK’ya verilmez ise, bu durumda idari para cezası ile karşılaşılabilecektir.

VI. SONUÇ
12.05.2010 tarihli resmi gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 9 numaralı ekinde bulunan AYLIK PRİM HİZMET BELGESİNDE şekil değişikliği yapılmış, daha önce sadece eksik gün nedeni belirtilmekte iken, yeni düzenleme ile eksik gün sayısının da belirtilmesi sağlanmıştır. Bu uygulama ile hatalı girişler engellenerek işverenlerin hatalı giriş nedeniyle idari para cezası ve gecikmiş prim ve gecikme zammı ile karşı karşıya kalmalarının önüne geçilmiştir.
Eksik gün sayısının aylık prim hizmet belgesinde belirtilmesi ve sistemin gün sayısı toplamını kontrol ederek hatalı girişleri engellemesi işverenler açısından oldukça faydalı ve yerinde bir uygulamadır.


———
KAYNAKÇA:
1. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği, Resmi Gazete 12.05.2010
2. DEMİRCİ Eyüp Sabri, Yaklaşım Dergisi, 211. Sayı
3. www.mevzuat.gov.tr
4. Aylık Prim Ve Hizmet Belgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Verilmesine Ve Primlerin Ödenme Sürelerine Dair Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ, Resmi Gazete, 28.09.2008
—————————-

DİPNOTLAR:

(1) KELEŞ S. Mehmet, Yaklaşım Dergisi, Haziran 2010
(2) 12.05.2010 tarih 27579 sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır.
(3) 28.09.2008 tarih 27011 sayılı resmi gazetede yayınlanan Aylık Prim Ve Hizmet Belgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Verilmesine Ve Primlerin Ödenme Sürelerine Dair Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğin 28.09.2009 tarih 27360 sayılı resmi gazetede yayınlanan tebliğle değiştirilen şekli.
(4) 28.09.2008 tarih 27011 sayılı resmi gazetede yayınlanan Aylık Prim Ve Hizmet Belgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Verilmesine Ve Primlerin Ödenme Sürelerine Dair Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ
(5) Kamu işyerleri ile toplu iş sözleşmesi imzalanan işyerlerinin, sigortalıların eksik çalışma nedenlerini aylık prim ve hizmet belgelerinde kodlamaları yeterli olup, bu durumu kanıtlayıcı belge ibraz etmeleri zorunlu değildir. (SSİY 102. madde, 14. fıkra)
(6) SSİY, EK-9
S.Mehmet KELEŞ
Manisa Sosyal Güvenlik İl Müdür Yrd.V.
http://www.bilgilidenetim.com/

Amortismana Tabi İktisadi Kıymet Satışları Muhasebe Kaydı

Written By Muhasebe37 on 3 Ocak 2015 Cumartesi | 10:00

Maliye Bakanlığı tarafından 10/06/2014 tarihinde KDV-66 /2014-1 sayı ile KATMA DEĞER VERGİSİ SİRKÜLERİ/66 yayınlanmış bulunmaktadır.  66 No.lu sirkülerin 3. Bölümünde ATİK (Amortismana Tabi İktisadi Kıymet) Satışlarına ilişkin açıklamalarda bulunulmuş ve 1. No.lu Katma Değer Vergisi beyannamesine “Amortismana Tabi Sabit Kıymet (Taşınmaz, Taşıt Araçları, Demirbaş, Makine ve Teçhizat) Satışları” satırı eklenerek “Matrah” ve “Vergi” tutarları ayrıca yazılması talep edilmektedir. Böylece Amortismana Tabi İktisadi Kıymet Satışlarından kaynaklanan KDV tutarları “İlave Edilecek KDV” alanından ayrıştırılarak beyanname üzerinde ayrıca gösterilmesi sağlanmış bulunmaktadır. 02/06/2014 tarihinde beyanname düzenleme programı versiyon değişikliği ile Haziran/2014 döneminden itibaren ATİK satışları ayrıca bildirilmek durumundadır.

Katma Değer Vergisi 66 No.lu sirkülerin 3. bölümünde; “Mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymet satışları 1 no.lu KDV beyannamesinin "Matrah" kulakçığının "Diğer İşlemler" tablosunda "503" kodlu "Amortismana tabi sabit kıymet (taşınmaz, taşıt araçları, demirbaş, makine ve teçhizat vb.) satışları" satırında beyan edilecektir. Bu satışlar nedeniyle hesaplanan KDV'nin 1 no.lu KDV beyannamesinin "Matrah" kulakçığındaki "İlave edilecek KDV" satırına yazılmak suretiyle beyanı mümkün değildir.” denilmektedir. Söz konusu açıklamalar muhasebe kayıtlarında herhangi bir değişikliğe sebep olmamaktadır. Ancak Haziran/2014 döneminden bugüne kadar bazı işletmelerde söz konusu beyanname değişikliği neticesinde ATİK satışlarına ilişkin muhasebe kayıtlarında değişiklik yapıldığı gözlemlenmiştir. Bazı paylaşım sitelerinde söz konusu değişikliğe ilişkin muhasebe kaydı;

120 ALICILAR
257 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR
600/602 YURTİÇİ/DİĞER SATIŞLAR
                        391 HESAPLANAN KDV
                        255 DEMİRBAŞLAR
                        623 DİĞER SATIŞLARIN MALİYETİ

şeklinde anlatılmakta olup, kesinlikle hatalıdır. Bu şekilde kayıt atılması gerektiği görüşüne sahip olanların gerekçesine bakıldığında KDV1 beyannamesinde “Teslim ve Hizmetlerin Karşılığını Teşkil Eden Bedel” alanının Aralık ayındaki kümülatif tutarı ile Gelir Tablosunda 60 BRÜT SATIŞLAR alanının tutarlı olması gereği ile 600 Yurtiçi Satışlar ve 602 Diğer Gelirler hesaplarına toplam satış bedellerinin kaydedilmesi görüşündeler.

Öncelikle Katma Değer Vergisi 66 No.lu sirkülerde yapılan değişikliğe paralel, Tek Düzen Uygulama Genel Tebliği’nde herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Hesap açıklamaları incelendiğinde;

60. BRÜT SATIŞLAR

İşletmenin esas faaliyetleri çerçevesinde satılan mal yada hizmetler karşılığında alınan yada tahakkuk ettirilen toplam değerleri kapsar. Satılan mal ve hizmetlerle ilgili sübvansiyonlar, satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili dönem içinde ortaya çıkan kur farkları, vergi iadeleri brüt satışlar içinde gösterilir. Brüt Satışlara Katma Değer Vergisi dahil edilmez.
Brüt Satışlar; yurtiçi satışlar, yurtdışı satışlar ve diğer gelirler şeklinde bölümlenir.(2)

60. BRÜT SATIŞLAR

İşletmenin esas faaliyetleri çerçevesinde satılan mal yada hizmetler karşılığında alınan yada tahakkuk ettirilen toplam değerleri kapsar. Satılan mal ve hizmetlerle ilgili sübvansiyonlar, satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili dönem içinde ortaya çıkan kur farkları, vergi iadeleri brüt satışlar içinde gösterilir. Brüt Satışlara Katma Değer Vergisi dahil edilmez.

602. DİĞER GELİRLER

İşletmenin korunması, ihracatı teşvik ya da hükümet politikasına uyma zorunluluğu karşısında oluşan işletmenin faaliyet hasılatındaki düşüklüğü veya faaliyet zararını gidermek için, sermaye katkısı niteliğinde olmayan, mali yardımlar (sübvansiyonlar), devletin bazı malları vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerden istisna etmesi yoluyla yaptığı yardımlar (vergi iadeleri) ve satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili fiyat istikrar destekleme primi vb.. hasılat kalemleri bu hesapta izlenir.

623. DİĞER SATIŞLARIN MALİYETİ (-)

İşletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili diğer satış gelirlerinin elde edilmesi için yapılan giderlerin izlendiği hesaptır.

679. DİĞER OLAĞANDIŞI GELİR VE KÂRLAR

Yukarıdaki hesap kalemleri dışında kalan ve arızi bir karakter taşıyan duran varlık satışlarından doğan kârlar gibi gelir ve kârların yer aldığı hesap kalemidir.

689. DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR

Yukarıda tanımlanan hesaplar kapsamı dışında kalan diğer olağan dışı gider ve zararlardan oluşur.

şeklindedir. 60. BRÜT SATIŞLAR hesap grubunun açıklamasında “İşletmenin esas faaliyetleri çerçevesinde satılan mal yada hizmetler karşılığında alınan yada tahakkuk ettirilen toplam değerleri kapsar.”  623. DİĞER SATIŞLARIN MALİYETİ (-) hesabının açıklamasında da aynı şekilde “İşletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili diğer satış gelirlerinin elde edilmesi için yapılan giderlerin izlendiği hesaptır.” Şeklindeki hesap açıklamaları, duran varlık satışlarının 600 Yurtiçi Satışlar ve 602 Diğer Gelirler hesaplarına kaydedilmemesi gerektiğini göstermektedir.

Diğer taraftan Katma Değer Vergisi beyannamesinde yapılan ayrıştırma neticesinde “Teslim ve Hizmetlerin Karşılığını Teşkil Eden Bedel” alanının Gelir Tablosunda Brüt Satışlar alanı ile tutarsız olmasında herhangi bir sakınca olmayıp, İdare söz konusu tutarsızlığın ATİK satışlarından kaynaklandığını bilmektedir. Zaten yapılan bu ayrıştırma uygulamada birliğin sağlanması ve çapraz kontrole olanak vermesi için yapılmıştır. Bu nedenle ATİK satışı yapan bir işletmenin Satışlar hesabına kayıt yaparak İdarenin yapmış olduğu düzenlemenin aksine bir uygulama hatası ile İdarenin düzeltmesini tekrar hatalı hale getirecektir.

Sonuç olarak; ATİK satışlarında Katma Değer Vergisi 66 No.lu sirküler ile sadece beyannameye yeni alan eklenerek ayrıntı istenmiş olup, muhasebe kayıtlarında herhangi bir değişiklik yoktur. Bulunduğumuz ayın yılın son ayı olması ve 2014 yılını artık kapatmak üzere olduğumuzdan ATİK satış muhasebe kaydında değişiklik yapanların (600-602 hesap kullananlar) düzeltme kaydı ile düzeltmelerinin, önümüzdeki dönemlerde İdareye açıklama ve düzeltme beyanı göndermek durumunda da kalmamaları açısından önem arz ettiği düşüncesindeyim.

Olması gereken muhasebe kaydı;

 İLGİLİ BİLANÇO HESABI (136-100-102 vb.)
257 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR
679 DİĞER OLAĞANDIŞI GELİR VE KARLAR (Satış karı olması durumunda)
                                               255 DEMİRBAŞLAR
                                               391 HESAPLANAN KDV
                                               689 DİĞER OL. DIŞI GİD. VE ZAR. (Satış zararı olması durumunda)

Ercan İzci
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
Bilim Uzmanı
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
Facebook -

Twitter -