En Son Eklenen Konular
Veysi SEVİĞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Veysi SEVİĞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
09:36
Özel Binek Araçlarının Kiraya Verilmesinde KDV
Written By Muhasebe37 on 12 Aralık 2012 Çarşamba | 09:36
Uygulamada çok çana rastlanan olaylardan birisi de özellikle şirket
çalışanlarının veyahut da ortaklarının kendilerine veyahut yakınlarına ait
araçları ve genellikle de binek araçlarını ya bedelsiz veyahut da belli bir
bedel karşılığında şirket kullanımına terk etmeleri yani kiralama işlemleridir.
Bu konuda yine çoğu kez araç sahibi ile kiraya verilen veya kullanım hakkı
verilen kuruluşla bağıt yapıldığı gözlenmektedir.
Böyle bir durumun vergi hukuku açısından konumlandırılması ise yine uygulamada duraksama yaratmakta ve farklı yorumlamalara neden olabilmektedir.
Gelir Vergisi Yasası'nın 70'inci maddesinde sayılmak suretiyle belirtilen mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradı olarak kabul edilmiştir.
Buna göre "Motorlu nakil ve cer vasıtaları, her türlü motorlu araç, makine ve tesisat ile bunların eklentileri"nin kiraya verilmesi halinde elde edilen kira geliri gayrimenkul sermaye iradıdır.
Diğer yandan aynı yasanın 73. maddesinin birinci fıkrası hükmü gereği olarak kiraya verilen mal ve hakların kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamaz. Bedelsiz olarak başkalarının intifaına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli, bu mal ve hakların kirası sayılır. Bina ve arazide emsal kira bedeli bu mal ve hakların kirası sayılır. Bina ve arazide emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Yasası'na göre belirlenen vergi değerinin yüzde 5'idir. Diğer mal ve haklarda emsal kira bedeli, bu mal ve hakların maliyet bedelinin, bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Yasası'nın servetlerin değerlendirilmesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin yüzde 10'udur.
Böyle bir durumun vergi hukuku açısından konumlandırılması ise yine uygulamada duraksama yaratmakta ve farklı yorumlamalara neden olabilmektedir.
Gelir Vergisi Yasası'nın 70'inci maddesinde sayılmak suretiyle belirtilen mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradı olarak kabul edilmiştir.
Buna göre "Motorlu nakil ve cer vasıtaları, her türlü motorlu araç, makine ve tesisat ile bunların eklentileri"nin kiraya verilmesi halinde elde edilen kira geliri gayrimenkul sermaye iradıdır.
Diğer yandan aynı yasanın 73. maddesinin birinci fıkrası hükmü gereği olarak kiraya verilen mal ve hakların kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamaz. Bedelsiz olarak başkalarının intifaına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli, bu mal ve hakların kirası sayılır. Bina ve arazide emsal kira bedeli bu mal ve hakların kirası sayılır. Bina ve arazide emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Yasası'na göre belirlenen vergi değerinin yüzde 5'idir. Diğer mal ve haklarda emsal kira bedeli, bu mal ve hakların maliyet bedelinin, bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Yasası'nın servetlerin değerlendirilmesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin yüzde 10'udur.
Etiketler:
KDV,
kiralama,
Veysi SEVİĞ
09:28
Genel ilke olarak ‘Her tacir ticari defterleri tutmak ve defterinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri’ Türk Ticaret Kanunu’na göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Bu bağlamda ‘defterler üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulacak.’ Dolayısıyla ‘işletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.’ (TTK Md. 64, f.1)
Defter tutmakla yükümlü bulunan gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken ‘Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartları’na, kavramsal çerçevede yer alan muhasebe ilkelerine ve bunların ayrılmaz parçası olan yorumlara uymak ve bunları uygulamak’ zorundadırlar. (TTK Md. 88, f.1)
Buna göre gerçek ve tüzel kişilerin ticari defterlerinin, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, ticaret şirketlerinin finansal tabloları ile konsolide hesaplarının, hatta gereğinde esnafın Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun kayıt tutması koşulu hükme bağlanmış bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 68’inci maddesi gereği olarak ‘Tacir, ticari faaliyet döneminin başında ve her faaliyet döneminin sonunda varlık ve borçlarının tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu çıkarmak zorundadır. Açılış bilançosunda, yıl sonu finansal tablolarına, yıl sonu bilançosuna ilişkin hükümler uygulanacak.’
TTK’ya Göre Ticari Defterler
Written By Muhasebe37 on 3 Kasım 2012 Cumartesi | 09:28
Türk Ticari Kanunu’nun ‘Ticari İşletme’ başlıklı birinci kitabının beşinci kısmı (Md. 64-88) ‘Ticari Defterler’le ilgili hükümleri içermektedir.
Genel ilke olarak ‘Her tacir ticari defterleri tutmak ve defterinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri’ Türk Ticaret Kanunu’na göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Bu bağlamda ‘defterler üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulacak.’ Dolayısıyla ‘işletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.’ (TTK Md. 64, f.1)
Defter tutmakla yükümlü bulunan gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken ‘Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartları’na, kavramsal çerçevede yer alan muhasebe ilkelerine ve bunların ayrılmaz parçası olan yorumlara uymak ve bunları uygulamak’ zorundadırlar. (TTK Md. 88, f.1)
Buna göre gerçek ve tüzel kişilerin ticari defterlerinin, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, ticaret şirketlerinin finansal tabloları ile konsolide hesaplarının, hatta gereğinde esnafın Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun kayıt tutması koşulu hükme bağlanmış bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 68’inci maddesi gereği olarak ‘Tacir, ticari faaliyet döneminin başında ve her faaliyet döneminin sonunda varlık ve borçlarının tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu çıkarmak zorundadır. Açılış bilançosunda, yıl sonu finansal tablolarına, yıl sonu bilançosuna ilişkin hükümler uygulanacak.’
Etiketler:
defter,
ticari,
TTK,
Veysi SEVİĞ,
yeni
10:29
Ücretlilere diğer işverenden yapılan fazla mesai ödemeleri
Written By Muhasebe37 on 10 Ekim 2012 Çarşamba | 10:29
Ücret, niteliği itibariyle bedensel ve/veya zihinsel bir emek karşılığında işverenden elde edilen hasılayı ifade eder. İnsanın bedensel ve zihinsel bir emek karşılığında işverenden sağlanan hasılata ücret denir. İnsanın bedensel ve zihinsel emeğinin karşılığı olan bu hasılat para şeklinde olabileceği gibi, ayni veya para ile temsil edilebilen menfaat şeklinde de olabilir. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2012 HUD Yayınları SF:101)
Ücret geliri birden fazla kurum ve kuruluştan elde edilebilir. Bu gelirin değişik nitelikte sağlanması mümkün olabilir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 61’inci maddesinde yer alan tanımlamaya göre “ücret, işverene tabi ve belirli bir işverene bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.”
“Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya adlar altında ödenmiş olması veya ortalık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”
Uygulamada bazı kişilerin birden fazla yerde çalıştığı, yine bazı yerlerde, bazı kuruluşların hizmet sözleşmesi kapsamında eleman çalıştırdıkları, bu kişilere ücret dışında ikinci işveren niteliğinde olanlardan ücret niteliğinde gelir sağlandığı, bu gelirlerin vergilendirilmesinde duraksama olduğu gözlenmektedir. Söz konusu ödemelerde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle vergi idaresince yapılan işlemler de farklı olabilmektedir.
Etiketler:
fazla,
işveren,
mesai,
ücret,
Veysi SEVİĞ
10:09
Ücretlilere diğer işverenden yapılan fazla mesai ödemeleri
Written By Muhasebe37 on 6 Ekim 2012 Cumartesi | 10:09
Ücret, niteliği itibariyle bedensel ve/veya zihinsel bir emek karşılığında işverenden elde edilen hasılayı ifade eder. İnsanın bedensel ve zihinsel bir emek karşılığında işverenden sağlanan hasılata ücret denir. İnsanın bedensel ve zihinsel emeğinin karşılığı olan bu hasılat para şeklinde olabileceği gibi, ayni veya para ile temsil edilebilen menfaat şeklinde de olabilir. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2012 HUD Yayınları SF:101)
Ücret geliri birden fazla kurum ve kuruluştan elde edilebilir. Bu gelirin değişik nitelikte sağlanması mümkün olabilir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 61’inci maddesinde yer alan tanımlamaya göre “ücret, işverene tabi ve belirli bir işverene bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.”
.
“Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya adlar altında ödenmiş olması veya ortalık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”
Uygulamada bazı kişilerin birden fazla yerde çalıştığı, yine bazı yerlerde, bazı kuruluşların hizmet sözleşmesi kapsamında eleman çalıştırdıkları, bu kişilere ücret dışında ikinci işveren niteliğinde olanlardan ücret niteliğinde gelir sağlandığı, bu gelirlerin vergilendirilmesinde duraksama olduğu gözlenmektedir. Söz konusu ödemelerde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle vergi idaresince yapılan işlemler de farklı olabilmektedir.
12:18
Ücret gelirlerinin beyanı
Written By Muhasebe37 on 18 Haziran 2012 Pazartesi | 12:18
Gelir Vergisi Kanunu’nun 86. maddesi uyarınca birden fazla işverenden alınan ücretlerin belirli koşullarda yıllık beyanname ile bildirilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan aynı kanunun 95. maddesi gereği olarak aşağıda yazılı hizmet erbabının ücretleri hakkında vergi tevkifatı esasının geçerli olmayacağı, bu tür ücretlerin yıllık beyanname ile bildirilmesi öngörülmüştür.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 95. maddesi kapsamında beyana tabi olan ücret gelirleri;
* Ücretlerini yabancı bir memleketteki işverenden doğrudan doğruya alan hizmet erbabı,
* Yabancı elçilik ve konsolosluklarda çalışan ve aynı kanunun 15. maddesinde yer alan istisnadan faydalanamayan memur ve hizmetlilere ödenen ücretler olarak belirlenmiştir.
Bilindiği üzere yabancı ülkelerin Türkiye’de bulunan elçi, maslahatgüzar ve konsolosluklara mensup olan ve o ülkenin uyruğunda bulunan memurları dışında kalan memur ve hizmetlilerin yalnızca bu işlerden dolayı aldıkları ücretler, karşılıklı olarak gelir vergisinden istisna edilmiştir.
Karşılıklı anlaşmanın uygulanmadığı durumlarda karşılılık esasına uymayan ülkenin Türkiye’deki temsilciliğinde çalışan memurlar bu istisnadan yararlandırılmamaktadır. Böyle bir durumda, ücret sahipleri her yılın sonunda toplam ücretlerini yıllık gelir vergisi beyannamesiyle oturdukları mahallin vergi dairesine bildirmekle yükümlüdürler.
Etiketler:
beyan,
gelir,
Makale,
ücret,
Veysi SEVİĞ
10:45
Mükellef bilgileri bildirim formunda süre uzatımı
Written By Muhasebe37 on 11 Haziran 2012 Pazartesi | 10:45
Maliye Bakanlığı 413 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ ekinde yer alan ‘Mükellef Bilgileri Bildirimi’nde yer alan bilgilerin elektronik ortamda verilmesini öngörmüş bulunmaktadır. (20.01.2012 gün ve 28179 sayılı R.G.)
Tebliğ ile yapılan düzenleme gereği;.
* 1 Nisan 2012 tarihi itibariyle faal olan (tasfiye işlemi devam edenler dahil) tüm kurumlar vergisi mükellefleri,
* Kazancı basit usulde tespit edilenler hariç ticari kazanç, zirai kazanç ve serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi mükellefleri, ‘Mükellef Bilgileri Bildirimi’ni düzenlemek ve bağlı bulundukları vergi dairesine vermek zorundadırlar. Buna göre;
* Yapılan düzenleme gereği söz konusu bildirimin merkez ve her bir şube için ayrı ayrı verilmesi gerekmektedir.
* Faaliyet konuları itibariyle farklı muhasebe tekniği kullanmak durumunda bulunan mükellefler, ‘Mükellef Bilgileri Bildirimi’nin ‘Brüt satışlar/Gayrisafi hasılat’ alanına, kendi muhasebe tekniklerine göre bu alana karşılık gelen gelir tablosu bilgilerini yazacaklar.
Yukarıda belirtilen ve kendilerine bildirim verme zorunluluğu getirilen mükellefler ‘http://intvd.gib.gov.tr/internetvd’ adresinde bulunan bildirim ekranlarındaki alanları aynı adreste yer alan kılavuzda belirtilen açıklamaları göz önünde bulundurarak eksiksiz doldurmakla yükümlü kılınmışlardır.
413 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin 5’inci bölümünde ‘Bildirimin Dönemi ve Verilme Zamanı’ açıklanmıştır. Buna göre söz konusu bildirimlerin her yıl 1 Nisan-31 Mayıs tarih aralığında elektronik ortamda verilmesi gerekmektedir. Ancak Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 53 numaralı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile yapılan duyuru uyarınca ‘yoğun iş yükü nedeniyle meslek odaları, meslek mensupları ve mükelleflerin taleplerinin değerlendirilmesi sonucunda’ 31 Mayıs 2012 tarihine kadar verilmesi gereken 2011 dönemine ilişkin Mükellef Bilgileri Bildirimi’nin verilme süresi 29 Haziran 2012 günü saat 24.00’e kadar uzatılmıştır.
Etiketler:
bildirim,
mükellef,
Veysi SEVİĞ
09:20
Muhtasar beyannamede yer alması gereken yeni bilgiler
Written By Muhasebe37 on 5 Haziran 2012 Salı | 09:20
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi gereği olarak “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler” aynı kanun maddesinde öngörülen ödemeleri yaparken gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmakla yükümlü tutulmuşlardır.
Ödemelerin avans mahiyetinde olması, nakden ve/veya hesaben ödenmiş olması tevkifat yapma yükümlülüğünü değiştirmemektedir. Başka bir anlatımla söz konusu ödemeler avans mahiyetinde olsa bile veyahut da hesaben ödense dahi tevkifata tabi tutulacaktır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesine paralel bir hüküm Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15. maddesinde yer almaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinde de dar mükellefiyete tabi kurumların, aynı madde de sayılmak suretiyle belirtilmiş bulunan kazanç ve iratların avanslar dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödenmesi hallerinde tevkifata tabi tutulması öngörülmüştür.
Diğer yandan;
* Gelir Vergisi Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca “Muhtasar beyannamenin şekil, içerik ve ekleri ile üçer aylık verilen beyannamelerin dönemini aylık olarak belirlemeye ve tevkifat konuları itibarıyla ayrı ayrı beyanname verme mecburiyeti getirmeye” Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Etiketler:
beyanname,
muhtasar,
Veysi SEVİĞ
14:39
Kısmi Tevkifata Tabi İşlemlerde KDV iadesi
Written By Muhasebe37 on 21 Mayıs 2012 Pazartesi | 14:39
Kısmi vergi tevkifatına tabi işlemlerden kaynaklanan Katma Değer Vergisi iadelerinde uygulanacak usul ve esaslar 117 seri numaralı Katma Vergisi Genel Tebliği’nin 5’inci bölümünde “Tevkifata Tabi İşlemlerde KDV İadesi” başlığı altında açıklanmıştır.
Kısmi tevkifat uygulamasından doğan Katma Değer Vergisi alacaklarının mükellefe iade edilebilmesi için satıcının tevkifat uygulanmayan KDV tutarını (1) No’lu KDV Beyannamesi ile beyan etmiş olması, alıcının da yaptığı tevkifatla ilgili olarak (2) No’lu KDV Beyannamesi’ni vergi dairesine vermiş olması gerekmektedir.
İade isteminin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından (2) No’lu beyanname ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen Katma Değer Vergisi’nin ödenmiş olması şartı aranmayacak.
Genel bütçe kapsamındaki iadelere yapılan işlemlerde ise hak edişin harcama yetkilisince onaylanmış olması gerekmektedir. Bu bağlamda da genel bütçe kapsamında yapılan işlerde ayrıca beyan ve ödeme koşulu aranmayacak.
İade olarak talep edilecek tutar, işlemin bünyesine giren Katma Değer Vergisi değil, tevkif edilen Katma Değer Vergisi esas alınarak belirlenecek. İade istenilecek Katma Değer Vergisi, hiçbir şekilde tevkifata tabi tutulan Katma Değer Vergisi’nden fazla olamayacak.
Kısmi tevkifat uygulamasından kaynaklanan iade istemlerinde vergi daireleri tarafından;
* İade talep dilekçesi ve internet vergi dairesi aracılığı ile gönderilen listelere ait internet vergi dairesi liste alındısı,
Kısmi tevkifat uygulamasından doğan Katma Değer Vergisi alacaklarının mükellefe iade edilebilmesi için satıcının tevkifat uygulanmayan KDV tutarını (1) No’lu KDV Beyannamesi ile beyan etmiş olması, alıcının da yaptığı tevkifatla ilgili olarak (2) No’lu KDV Beyannamesi’ni vergi dairesine vermiş olması gerekmektedir.
İade isteminin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından (2) No’lu beyanname ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen Katma Değer Vergisi’nin ödenmiş olması şartı aranmayacak.
Genel bütçe kapsamındaki iadelere yapılan işlemlerde ise hak edişin harcama yetkilisince onaylanmış olması gerekmektedir. Bu bağlamda da genel bütçe kapsamında yapılan işlerde ayrıca beyan ve ödeme koşulu aranmayacak.
İade olarak talep edilecek tutar, işlemin bünyesine giren Katma Değer Vergisi değil, tevkif edilen Katma Değer Vergisi esas alınarak belirlenecek. İade istenilecek Katma Değer Vergisi, hiçbir şekilde tevkifata tabi tutulan Katma Değer Vergisi’nden fazla olamayacak.
Kısmi tevkifat uygulamasından kaynaklanan iade istemlerinde vergi daireleri tarafından;
* İade talep dilekçesi ve internet vergi dairesi aracılığı ile gönderilen listelere ait internet vergi dairesi liste alındısı,
Etiketler:
İade,
KDV,
Makale,
tevkifat,
Veysi SEVİĞ
10:37
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 9’uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin, kanuni iş merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma yetkisine sahip bulunmaktadır.
Katma Değer Vergisi’nde Tevkifat Uygulamasının Kuralları
Written By Muhasebe37 on 28 Nisan 2012 Cumartesi | 10:37

.
Buna göre vergi alacağını güvence altına almak amacıyla düzenlenen bu madde sadece ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar için öngörülmüş değildir. Maliye Bakanlığı, bunların dışında gerekli gördüğü diğer hallerde de verginin ödenmesinden işleme tabi olanları sorumlu tutabilmektedir.
.
Dolayısıyla sözü edilen maddede belirtilen işlemlere taraf olanlar kendine mal teslim edilen veya hizmet ifa edilen kişi ve kurumlardır. Bunlar verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten mükellef gibi sorumlu tutulmaktadır.
.
Katma Değer Vergisi tevkifatı bu bağlamda ihtiyari (isteğe bağlı) bir uygulama olmayıp, Maliye Bakanlığı tarafından tevkifat uygulaması kapsamına alınan işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması zorunludur. Diğer taraftan Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması da mümkün değildir.
Yukarıda yer alan açıklamalardan anlaşılacağı üzere katma değer vergisi uygulaması, teslim veya hizmet bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil, bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip ödenmesidir.
.
Etiketler:
KDV,
Makale,
tevkifat,
Veysi SEVİĞ