En Son Eklenen Konular
Akif KARACA - Mehmet ŞAFAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Akif KARACA - Mehmet ŞAFAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10:00
Yapılan bu değişiklik uyarınca, ticari defterlerin, Türkiye Muhasebe Standartları’na göre tutulması yükümlülüğü kaldırılmıştır. Bu kapsamda, defterler eskiden olduğu gibi tutulacaktır.
Yeni Ticaret Kanunu Uyarınca Tutulacak Defterlerde Son Durum
Written By Muhasebe37 on 6 Aralık 2012 Perşembe | 10:00
Daha önceki yazılarımızda değinildiği
üzere; 6102 sayılı Kanun’un defter tutma yükümlüğünü düzenleyen 64′üncü
maddesinin 6335 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmadan önceki birinci
fıkrasında; “Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde,
ticari işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye Muhasebe
Standartları’na ve 88′inci madde hükümleri başta olmak üzere bu kanuna
göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır.” hükmü yer
almaktayken, 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında bu
fıkrada yer alan “Türkiye Muhasebe Standartları’na” ibaresi
çıkartılmıştır.
Yapılan bu değişiklik uyarınca, ticari defterlerin, Türkiye Muhasebe Standartları’na göre tutulması yükümlülüğü kaldırılmıştır. Bu kapsamda, defterler eskiden olduğu gibi tutulacaktır.
6762 sayılı önceki Türk Ticaret
Kanunu’na göre; tacir hükmi şahıs ise yevmiye defteri, defteri kebir,
envanter defteri ve karar defteri; tacir hakiki şahıs ise karar defteri
hariç olmak üzere yukarıda yazılı defterleri veya işletmesinin mahiyet
ve önemine göre sadece işletme defteri tutmak durumundaydı.
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda tutulacak
defterler belirlenirken; hükmi şahıs- hakiki şahıs ayrımı yapılmamış ve
64′üncü maddede tüm tacirlerin ticari defterleri tutmak ve
defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali
durumunu, borç alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde
edilen neticeleri, bu kanuna göre açıkça görülebilir şekilde ortaya
koymak zorunda oldukları ifade edilmiştir. Keza, defterlerin, üçüncü
kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin
faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde
tutulacağı ve işletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesinin
defterlerden izlenebilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
09:34
BAŞVURU GEREKİYOR
İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarını sağlayan sigortalı, işvereninden alacağı işten ayrılma bildirgesi ile birlikte hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde Türkiye İş Kurumu'na (İŞKUR) başvurmalı. Zira mücbir sebepler dışında başvuruda gecikilen süre, işsizlik ödeneği almaya hak kazanılan süreden düşülüyor. Örneğin, sekiz ay süreyle işsizlik ödeneği alma hakkı bulunan kişi, başvurusunu iki ay geciktirdiğinde işsizlik ödeneği alacağı süre altı aya düşüyor.
İşsizlik Ödeneğinden Nasıl Yararlanılır?
Written By Muhasebe37 on 2 Kasım 2012 Cuma | 09:34
Çalışanlar, çeşitli nedenlerle işten ayrılabiliyor veya işten
çıkarılabiliyorlar. Buna bağlı olarak da işsizlik sigortasına başvuruda
bulunuyorlar. Bugün, işsizlik ödeneğinden yaralanma şartları, başvuru ve
tutarı konusunda bazı açıklamalar yapacağız.
İşten çıkarılan sigortalının işsizlik ödeneğinden yararlanabilmesi için, işten çıkarılmadan önceki son 120 günü kesintisiz olmak üzere, son üç yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olması gerekiyor.
İşten çıkarılan sigortalının işsizlik ödeneğinden yararlanabilmesi için, işten çıkarılmadan önceki son 120 günü kesintisiz olmak üzere, son üç yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olması gerekiyor.
BAŞVURU GEREKİYOR
İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarını sağlayan sigortalı, işvereninden alacağı işten ayrılma bildirgesi ile birlikte hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde Türkiye İş Kurumu'na (İŞKUR) başvurmalı. Zira mücbir sebepler dışında başvuruda gecikilen süre, işsizlik ödeneği almaya hak kazanılan süreden düşülüyor. Örneğin, sekiz ay süreyle işsizlik ödeneği alma hakkı bulunan kişi, başvurusunu iki ay geciktirdiğinde işsizlik ödeneği alacağı süre altı aya düşüyor.
İŞSİZLİK ÖDENEĞİ ALINACAK SÜRE
Son üç yıl içinde;
600 gün (20 ay) işsizlik sigortası primi ödeyenlere 180 gün (6 ay), 900 gün (30 ay) işsizlik sigortası primi ödeyenlere 240 gün (8 ay), 1080 gün (36 ay) işsizlik sigortası primi ödeyenlere 300 gün (10 ay), süre ile işsizlik ödeneği veriliyor. Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde 40'ı kadar oluyor. Ancak işsizlik ödeneği miktarı asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80'ini aşamıyor. Bugünkü asgari ücrete göre aylık işsizlik ödeneği en az 376 TL, en fazla 752 TL oluyor. İşsizlik ödeneği her ayın sonunda aylık olarak işsizin kendisine ödeniyor. İlk işsizlik ödeneği ödemesinin ise ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılması gerekiyor. İşsizlik ödeneğinden Damga Vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılamıyor. Nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemiyor.
Son üç yıl içinde;
600 gün (20 ay) işsizlik sigortası primi ödeyenlere 180 gün (6 ay), 900 gün (30 ay) işsizlik sigortası primi ödeyenlere 240 gün (8 ay), 1080 gün (36 ay) işsizlik sigortası primi ödeyenlere 300 gün (10 ay), süre ile işsizlik ödeneği veriliyor. Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde 40'ı kadar oluyor. Ancak işsizlik ödeneği miktarı asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80'ini aşamıyor. Bugünkü asgari ücrete göre aylık işsizlik ödeneği en az 376 TL, en fazla 752 TL oluyor. İşsizlik ödeneği her ayın sonunda aylık olarak işsizin kendisine ödeniyor. İlk işsizlik ödeneği ödemesinin ise ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılması gerekiyor. İşsizlik ödeneğinden Damga Vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılamıyor. Nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemiyor.
10:22
Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda Yapılacak Değişiklikler
Written By Muhasebe37 on 21 Haziran 2012 Perşembe | 10:22
Bilindiği üzere 6102 sayılı "Türk Ticaret Kanunu" ile 6103 sayılı "Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun" 14 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Ticari hayat ile ilgili birçok önemli değişiklik getiren ve ticari yaşamı önemli ölçüde değiştirecek olan düzenlemeler içeren Yeni Türk Ticaret Kanunu, Türkiye Muhasebe Standartları'nın uygulanması ile internet sitesi kurma zorunluluğuna ilişkin hükümler hariç olmak üzere, 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Ancak, anılan kanun henüz yürürlüğe girmeden, kamuoyunda çok tartışılan ve eleştirilen bazı düzenlemeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan değişiklik Yasa Tasarısı'yla yeniden ele alınmakta ve eleştirileri giderecek şekilde yeniden düzenlenmektedir. Anılan yasa tasarısında yer alan bazı temel düzenleme değişiklikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1- Ortakların şirkete borçlanma yasağı
Yeni TTK'nın en çok eleştiri alan düzenlemelerinden biri; Anonim şirketlerde ve limitet şirketlerde, iştirak taahhüdünden doğan borçlar hariç, pay sahiplerinin şirkete borçlanmasının yasaklanmış olmasıydı. Ancak, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak yapılmış olan bir işlemden doğan ve emsalleriyle aynı veya benzer şartlara tabi tutulan işlemler borç yasağının kapsamı dışındaydı.
Yapılması öngörülen yeni düzenlemeyle bu borç yasağı kaldırılmamakla birlikte önemli ölçüde yumuşatılmaktadır. Anılan yasak "pay sahipleri sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz" şekline dönüştürülmektedir.
Bu düzenlemeye aykırı hareket edilmesi halinde daha önceki yasa maddesine göre ortakların üçyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılması (Md 562- En aza ceza tutarı 300 gün x 20 TL= 6.000 TL en yüksek ceza tutarı 730 gün x 20 TL= 73.000 TL olmaktadır) öngörülmüşken, yapılan değişiklik uyarınca, ortaklar yerine şirketin bu cezaya muhatap olması benimsenmiştir.
Etiketler:
Akif KARACA - Mehmet ŞAFAK,
TTK,
yeni
09:32
Katma Değer Vergisinde tam tevkifat uygulaması (2)
Written By Muhasebe37 on 17 Mayıs 2012 Perşembe | 09:32
Geçen haftaki yazımızda, 14 Nisan 2012 Tarih ve 28264 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan 117 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile
KDV tevkifat uygulamasına ve bu uygulamadan doğan iade taleplerinin yerine
getirilmesine ilişkin usul ve esasların belirlendiği açıklanmış ve 1 Mayıs 2012
tarihinden itibaren yürürlüğe giren söz konusu tebliğdeki düzenlemelerden 'tam
tevkifat' konusuyla ilgili açıklamalarımız yapılmıştı. Bu haftaki yazımızda ise
anılan düzenlemelerden kısmi tevkifat konusuyla ilgili açıklamalar yapılacaktır.
1- Kısmi tevkifat
uygulamasında sorumlu tutulacaklar
Kısmi tevkifat uygulaması kapsamında KDV tevkifatı yapmak
üzere sorumlu tutulabilecekler iki grup halinde sayılmış olup, tevkifat
uygulaması kapsamındaki her bir işlem bazında tevkifat yapacaklar, söz konusu
gruplardan birine veya ikisine veyahut söz konusu gruplar kapsamında olan bazı
sorumlulara atıf yapılmak suretiyle tebliğin ilgili bölümlerinde belirtilmiştir.
Dolayısıyla, aşağıda özet olarak belirtilen kısmi tevkifata tabi hizmetlerden ya
da mal teslimlerinden bütün mükellefler tevkifat yapmakla sorumlu tutulmamış
olabilirler. Bu nedenle, aşağıda sayılan ve kısmi tevkifata konu olacak
işlemlerde bu mal ya da hizmeti satın alanların bu işlemlerinde KDV tevkifatı
yapıp yapmayacaklarına karar verirken tebliğin her bir hizmet ifası ya da mal
teslimi ile ilgili bölümündeki düzenlemelere bakması gerekecektir.
Kısmi tevkifat kapsamında sorumlu tutulabilecek iki grup aşağıdadır:
a) KDV mükellefleri (sadece sorumlu sıfatıyla KDV ödeyenler bu kapsama dahil
değildir.)
b) Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın):
- 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar, il
özel idareleri ve bunların teşkil ettikleri birlikler, belediyelerin teşkil
ettikleri birlikler ile köylere hizmet götürme birlikleri,
Etiketler:
Akif KARACA - Mehmet ŞAFAK,
KDV,
tevkifat
08:49
Katma Değer Vergisinde tam tevkifat uygulaması (1)
14 Nisan 2012 Tarih ve 28264 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 117 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun 9′uncu maddesinin birinci ve 29′uncu maddesinin dördüncü fıkraları ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 120′nci maddesinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiler çerçevesinde, KDV tevkifat uygulamasına ve bu uygulamadan doğan iade taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.
Anılan tebliğde yer alan düzenlemeler 1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu düzenlemelerde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; KDV Tevkifatı uygulaması tam tevkifat ve kısmi tevkifat olarak iki ayrımda ele alınmaktadır. KDV tevkifatı uygulaması, teslim veya hizmet bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip ödenmesidir.
“Tam tevkifat” işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının işleme muhatap olan alıcılar tarafından beyan edilip ödenmesi; “kısmi tevkifat” ise hesaplanan verginin Maliye Bakanlığı’nca belirlenen kısmının, işleme muhatap olan alıcılar tarafından, diğer kısmının ise işlemi (teslim veya hizmeti) yapan tarafından beyan edilip ödenmesidir.
Etiketler:
Akif KARACA - Mehmet ŞAFAK,
KDV,
tevkifat
09:45
14 Nisan 2012 Tarih ve 28264 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 117 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu'nun 9'uncu maddesinin birinci ve 29'uncu maddesinin dördüncü fıkraları ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 120'nci maddesinin Maliye Bakanlığı'na verdiği yetkiler çerçevesinde, KDV tevkifat uygulamasına ve bu uygulamadan doğan iade taleplerinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.
Anılan tebliğde yer alan düzenlemeler 1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu düzenlemelerde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; KDV Tevkifatı uygulaması tam tevkifat ve kısmi tevkifat olarak iki ayrımda ele alınmaktadır. KDV tevkifatı uygulaması, teslim veya hizmet bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip ödenmesidir.
"Tam tevkifat" işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının işleme muhatap olan alıcılar tarafından beyan edilip ödenmesi; "kısmi tevkifat" ise hesaplanan verginin Maliye Bakanlığı'nca belirlenen kısmının, işleme muhatap olan alıcılar tarafından, diğer kısmının ise işlemi (teslim veya hizmeti) yapan tarafından beyan edilip ödenmesidir.
Tevkifat, genel bütçeli idareler hariç, tevkifata tabi işlemin yapıldığı dönemde vergi sorumlularına ait 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilecektir. Tevkifat kapsamındaki işlemlerde işleme ait fatura veya benzeri belge izleyen ay içinde düzenlense dahi sorumlu sıfatıyla beyan, işlemin vuku bulduğu dönemin beyan süresi içinde yapılacaktır. Kısmi tevkifat uygulamasında satıcının mükellef sıfatıyla 1 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edeceği kısım da aynı dönemde beyan edilecektir.
Hizmet işlemlerinde, hizmetin ayın sonunda tamamlanması halinde de fatura izleyen ayda düzenlense dahi bu şekilde işlem yapılacaktır. İşlem bedelinin ödenmemesi, işleme ait faturanın süresinde düzenlenmemesi, alıcıya geç gelmesi veya hiç gelmemesi tevkifatın yapılıp yukarıda belirtilen süre içinde sorumlu tarafından beyan edilmesine engel değildir.
KDV tevkifatı (I): Tam tevkifat
Written By Muhasebe37 on 10 Mayıs 2012 Perşembe | 09:45
Anılan tebliğde yer alan düzenlemeler 1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu düzenlemelerde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; KDV Tevkifatı uygulaması tam tevkifat ve kısmi tevkifat olarak iki ayrımda ele alınmaktadır. KDV tevkifatı uygulaması, teslim veya hizmet bedeli üzerinden hesaplanan verginin, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil bu işlemlere muhatap olanlar tarafından kısmen veya tamamen vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edilip ödenmesidir.
"Tam tevkifat" işlem bedeli üzerinden hesaplanan verginin tamamının işleme muhatap olan alıcılar tarafından beyan edilip ödenmesi; "kısmi tevkifat" ise hesaplanan verginin Maliye Bakanlığı'nca belirlenen kısmının, işleme muhatap olan alıcılar tarafından, diğer kısmının ise işlemi (teslim veya hizmeti) yapan tarafından beyan edilip ödenmesidir.
Tevkifat, genel bütçeli idareler hariç, tevkifata tabi işlemin yapıldığı dönemde vergi sorumlularına ait 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilecektir. Tevkifat kapsamındaki işlemlerde işleme ait fatura veya benzeri belge izleyen ay içinde düzenlense dahi sorumlu sıfatıyla beyan, işlemin vuku bulduğu dönemin beyan süresi içinde yapılacaktır. Kısmi tevkifat uygulamasında satıcının mükellef sıfatıyla 1 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edeceği kısım da aynı dönemde beyan edilecektir.
Hizmet işlemlerinde, hizmetin ayın sonunda tamamlanması halinde de fatura izleyen ayda düzenlense dahi bu şekilde işlem yapılacaktır. İşlem bedelinin ödenmemesi, işleme ait faturanın süresinde düzenlenmemesi, alıcıya geç gelmesi veya hiç gelmemesi tevkifatın yapılıp yukarıda belirtilen süre içinde sorumlu tarafından beyan edilmesine engel değildir.
Etiketler:
Akif KARACA - Mehmet ŞAFAK,
KDV,
Makale,
tevkifat