Home » , , , , , » Hatır-Gönül İlişkilerine İstinaden Sigortalılık Bildirimi Yapan İşverenler Dikkat!

Hatır-Gönül İlişkilerine İstinaden Sigortalılık Bildirimi Yapan İşverenler Dikkat!

Written By Muhasebe37 on 30 Ocak 2013 Çarşamba | 14:17



SGK Denetmeni
I-GİRİŞ:
Sigortalılığın tanımı, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun da sigortalı sayılanlar konulu 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; “Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılırlar.” Şeklinde yapılmıştır. aynı kanunun 7. maddesinde Sigorta hak ve yükümlülükleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;(a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için çalışmaya, meslekî eğitime veya zorunlu staja başladıkları tarihten itibaren başladığı belirtilmiş. Yine, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 12. maddesinin 1. fıkrasında; “4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir.” Denilmektedir. Bu maddede en önemli olan husus ise sigortalılığın başlangıcının “...çalışmaya, mesleki eğitime veya zorunlu staja başladıkları tarihten itibaren başlar” vurgusudur. “Çalışmaya başlamak” ifadesi gayet açık bir şekilde sigortalılığın başlangıcında fiili çalışmayı kastetmektedir, açık bir ifade kullanmak suretiyle fiili hizmetin sigortalı sayılmanın şartları arasında olduğunu ortaya koymaktadır.

II-HİZMET AKDİNİN TANIMI
Ne 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda, ne de 4857 sayılı İş Kanunu’nda hizmet akdinin tanımı açık bir şekilde yapılmamış, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. maddesinde tanımlanmıştır. Borçlar Kanunu’ndaki tanıma göre hizmet akdi: “Hizmet akdi bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona ücret vermeyi taahhüt eder” şeklinde tanımlanmıştır.

Kanundaki tanımı ve Yargıtay kararlarına göre hizmet akdinin bazı unsurları bulunmaktadır ki bunlar şu şekilde özetlenebilir:


a- Hizmet: İşçi, işverene emeğini verme taahhüdünde bulunur. İşçi, eseri değil, hizmet verme sorumluluğunu taşır. Hizmet, işverenin işyerinde veya belirleyeceği yerde yapılır.

b- Bağımlılık: Hizmet akdi iki taraflı akidlerden olup, karşılıklı borç doğurur. İşçi emeğini, işveren emrine verir ve işin yapıldığı sürede ona tabi olur. İşveren ise emeğin karşılığı olarak ücret ödemeyi kabul eder. Bağımlılık unsuru hizmet akdini, konusu iş görme olan diğer akidlerden (istisna, vekâlet vb.) ayıran en önemli unsurdur.

c- Ücret: Emeğin kirası niteliğindedir. İşverenin sorumluluğudur. Saatlik, günlük, haftalık, aylık çalışmalar karşılığı ödenebileceği gibi işin miktarına göre ve kardan hisse şeklinde de verilebilir. Ücretin ödenme şekli akdin niteliğini değiştirmez. Nakit veya sair şekilde ödenebilir.

d- Süre: İş (hizmet) sözleşmesi belirli bir süre için yapılabileceği gibi süresiz de yapılabilir. Hizmetin, sözleşme süresi içinde günün belirli saatlerinde, haftanın veya ayın belirlenen günlerinde yerine getirilmesi de mümkündür. Belirtilen şekillerdeki çalışmalar hizmet akdinin niteliğini değiştirmez. Hizmet akdinin varlığı için yukarıda açıklanan 4 unsurun varlığı gerekmektedir.

 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında kişilerin sigortalı addedilebilmeleri için asıl olan kural kişilerin hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılması eyleminin gerçekleşmesi, yani fiilen (eylemli olarak) çalıştırılma hususunun var olmasına bağlıdır. Bu nedenlerle sigortalıların çalışmalarının fiili olup olmadığının tespitinde, işyerinde yapılan yerel denetim, işyeri mahallinde yapılan çevre soruşturması, işveren ve sigortalıların beyanları ile kamu kurum ve kuruluşlarından alınan bilgiler etkili olmaktadır. Genel anlamda fiilen tespit, yetkili denetim elemanlarının işyerinde yaptıkları denetimler sırasında, işyeri ve çalışanları hakkında tespit ettikleri bilgilerdir. Çalışan yönünden fiili tespit, yetkili denetim elemanlarınca, Kanuna göre sigortalı olması gereken kişinin işyerinde çalıştığının görülmesidir.

III-FİİLİ ÇALIŞMASI OLMAYANLARIN BİLDİRİMİNİ YAPAN İŞVERENLERİN DURUMU
5510 sayılı Kanunun 81. Maddesinin (ı) bendinde; "Bu Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını (...) tecil ve taksitlendiren işverenler ile (...) diğer taksitlendirme ve yapılandırma Kanunlarına göre taksitlendiren ve yapılandıran işverenler bu tecil, taksitlendirme ve yapılandırmaları devam ettiği sürece bu fıkra hükmünden yararlandırılır" hükmüne yer verilmiştir. 

Örnek:1 Asgari ücret üzerinden çalışan sigortalının; işveren hissesinin %19,5 olduğunu düşündüğümüzde (%11 malullük, yaşlılık, ölüm, %7,5 Genel Sağlık Sigortası, %1 de kısa vadeli sigorta kolları prim oranı) işverenin 5 puanlık teşviksiz ödeyeceği prim tutarı 940,50 x %19,5 = 183.39 olacaktır. Teşvik uygulamasından yararlanması halinde ise 940,50 x %14,5 =136,37 olacaktır. Beş puanlık teşvikin işverene kazandıracağı tutar ise 183.39 – 136,37 = 47.02 olacaktır. Bu tutar işçi sayısı ile doğru orantılı olarak işverene katkı sağlamaktadır.

Kurum olarak yaptığımız denetimlerde büyük ölçüde bazı işverenlerin, işyerlerinden kendi;  eş, çocuk ve akrabalarını fiili çalışması olmaksızın sigortalı olarak bildirdikleri, bunun yanında işyerinde gerçekte çalışmamakta olan kişilerin  ise bir kısmının sağlık yardımı alabilmesi, iş göremezlik ödeneklerinden yararlanabilmesi için veya maddi menfaat sağlamak amacıyla hatır gönül ilişkilerine istinaden sigortalı bildirimi yaptığı tespit edilmiştir. Bunun yanında bu şekilde bildirim yapanların çoğunluğu itibariyle yapılan bildirimler karşılığında tahakkuk eden primlerin de ödenmediği veya bildirilmesi zorunlu işçilik (asgari işçilik) bildiriminin bu şekilde doldurulduğu yine tespitlerimiz arasındadır. Bu tür kanun dışı hizmet kazanımlarından şahıslar, emeklilik için gün kazanmak, sağlık harcamalarını devlete fatura etmek ve Kurumumuzdan geçici iş göremezlik ödemesi alabilmek gibi illegal ve gayri ahlaki amaçlar gütmektedirler.

 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun(1) ile 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun Ek 2. Maddesinde yapılan değişiklikle: “Yatırımlarda Devlet yardımları hakkında kararlar çerçevesinde düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarla istihdam edilen sigortalılar için, 81 inci maddede sayılan ve 82 nci madde uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin; işveren hisselerinin tamamına veya Bakanlar Kurulunca istatistiki bölge birimleri sınıflandırması, kişi başına düşen milli gelir veya sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate alınmak suretiyle belirlenen illerde işveren hisseleri ile birlikte sigortalı hisselerinin tamamına kadar olan kısmı Ekonomi Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Bakanlar Kurulu ayrıca Ekonomi Bakanlığınca karşılanacak tutarın uygulama süresini, karşılama oranını ve kapsamını; yatırımın sektörü, büyüklüğü ve bulunduğu illere göre farklılaştırmaya yetkilidir. 

Primlerin Ekonomi Bakanlığınca karşılanabilmesi için işverenlerce, çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Kuruma verilmesi ve Ekonomi Bakanlığınca karşılanmayan tutarın yasal süresi içinde ödenmiş olması şarttır. 

Bu madde hükümleri, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Ekonomi Bakanlığınca karşılanan prim tutarları işverenler bakımından gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığının tespit edilmesi halinde işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz. Bu madde kapsamındaki teşvikten yersiz olarak faydalanıldığının tespiti halinde işverenden yararlanılan teşvik tutarı gecikme zammı ve gecikme cezası ile birlikte tahsil edilir. Ayrıca, işyerinde sigortalının fiilen çalışmadığı halde bildirildiğinin tespit edilmesi halinde işveren hakkında Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur” hükümleri getirilerek düzenlemeye gidilmiştir.

Fiilen çalışması olmayan kişileri sigortalı bildirimi, hukuki niteliği itibariyle Borçlar Kanunu Madde 18'de düzenlenen mutlak muvazaadır. Sahte sigortalılık olayında görünürdeki işlem, Kuruma sahte olarak bildirilen kişinin işyerinde çalışıyor olarak görülmesidir. Muvazaa anlaşması ise tarafların aralarında, bu işten  bir tarafın veya her iki tarafın da menfaati amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu’nu aldatarak anlaşmaya varmalarıdır. Muvazaalı işlem sonucu ne olursa olsun, butlandır, geçersizdir. Dolayısıyla yok hükmünde sayılacaktır. Başka bir anlatımla muvazaa halinde kesin bir geçersiz hali mevcuttur.  4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre; Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 

Yargıtay 10. HD.’nin, 21.06.1984 tarih ve 3455/357 sayılı ve yine YHGK’nın, 22.03.2006 tarih ve 2006/98 sayılı kararlarında özetle: “Sigortalılığın başlangıcı bakımından önemli olan, çalışma olgusudur. Yoksa işe giriş bildirgesinin Kurum’a veriliş ya da gönderilmiş olması olgusu sigortalılığın başlangıcı olarak kabul edilemediğini belirtmektedir. Sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamaz” denilmektedir.

IV-SONUÇ
Yukarıda açıklandığı üzere özel sektör işyerlerinin yapılan kontrol ve denetimlerde daha önce kayıt dışı personel istihdam ettiğinin tespit edilmesi halinde bir yıl süreyle yararlanamadığı devlet teşvikinden; 31.05.2012 tarihinden itibaren fiilen çalışması olmayan kişilerin sigortalı bildiriminin  yapıldığının tespiti halinde de bir yıl süreyle yararlandırılmayacağı hususu göz önüne alınarak işverenlerin bu hususta azami gayret ve özeni göstermeleri gerekmektedir.

Bu gibi durumlarda bulunan kişilerin ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 50.Maddesine istinaden isteğe bağlı sigortalı olarak tescillerinin sağlanmasının gerektiği tarafımızca düşünülmektedir.

15.06.2012 tarih, 28324 sayı ile Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Mesut ŞAHİN
Sosyal Güvenlik Denetmeni
________________________________________________________

(Kaynak Gösterilmeden başka bir web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz)


Share this article :

Yorum Gönder

Facebook -

Twitter -