I-GİRİŞ
Bilindiği üzere ülkemizde yaklaşık yedi yüz elli bin basit usule tabi mükellef bulunmaktadır. Basit usule tabi mükellefler, faaliyet konuları olan mal alım-satım veya hizmet faaliyetini yürütebilmek için işletmelerinde kullanmak üzere araç, makine, teçhizat gibi çeşitli amortismana tabi iktisadi kıymetlere ihtiyaç duyarlar. Faaliyette kullanılmak üzere alınan bu
amortismana tabi iktisadi kıymetler bazen çeşitli gerekçelerle elden çıkarılmakta ve bu işlem sonucunda da belli bir satış karı elde edilebilmektedir.
Bizde bu yazımızda basit usule tabi bu mükelleflerin faaliyetlerinde kullandıkları amortismana tabi iktisadi kıymetleri satmaları halinde elde edilen karın vergilendirilmesini açıklayacağız.
II- AMORTİSMANA TABİ İKTİSADİ KIYMET SATIŞINDAN ELDE EDİLEN KARIN VERGİLENDİRİLMESİ
Bilindiği üzere basit usule tabi mükellefler, usulüne uygun şekilde tespit edilen gerçek ticari kazançları üzerinden vergilendirilmektedir. Basit usule tabi mükelleflerde ticari kazanç, mal ve hizmet teslimleri karşılığı elde edilen, yani tahakkuk eden hâsılat ile ticari faaliyete ilişkin giderler göz önüne alınarak tespit edilmektedir.
Basit usule tabi mükellefler, ikinci sınıf tüccar sayılmalarına karşın, kazancın tespiti ve defter tutma bakımından ikinci sınıf tüccarlardan farklıdırlar.
Yani defter tutmazlar, işletme hesabı özeti çıkarmazlar. Diğer taraftan basit usulde vergilendirilen mükellefler, faaliyetlerine ilişkin mal alış ve giderleri için fatura veya fatura yerine geçen belgeler almak, hasılatları için ise fatura ve fatura yerine geçen belgeleri düzenlemek zorundadırlar.
215 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğin(Maliye Bakanlığı, 1988) 32’ inci paragrafında, basit usule tâbi mükelleflerin sabit kıymetlerini gider yazamayacakları ve üzerlerinden amortisman hesaplayamayacakları belirtilmiştir.
Basit usule tabi mükellefler, mal ve hizmet satış bedelleri ile giderleri arasındaki farka göre vergilendirildikleri için her türlü araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satışları dolayısıyla elde ettikleri karları, ticari kazançları ile ilişkilendirmeyeceklerdir.
Dolayısıyla basit usule tâbi mükelleflerin gider yazamadıkları sabit kıymetlerini sattıklarında zamanda elde ettikleri kazançları da gelir yazmamaları gerekmektedir. Bu nedenle basit usulde vergilendirilen mükellefler her türlü araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satışları nedeniyle fatura düzenlememeleri gerekmektedir.
Öte yandan, bu mükelleflerce yapılan taşıt satışının noter satış sözleşmesi ile diğer sabit kıymet satışlarının ise gider pusulası düzenlenerek tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır
Basit usule tâbi mükellefler sabit kıymetlerini gider yazamayacakları ve üzerlerinden amortisman hesaplayamayacaklarına göre bu mükelleflerin her türlü araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymetleri işletmelerinin aktifinde saymak da mümkün değildir.
Bu nedenle bu iktisadi kıymetleri basit usule tabi mükellefin şahsi servet ve varlığı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir muktezada (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 2005) “…Basit Usulde Vergilendirilecek mükellefler gerek hasılatlarını gerekse alış ve giderlerini belgelendirilecekler ve bir hesap dönemi içindeki hasılatları ile bu hasılatlarına esas olan satılan malların alış bedelleri ve bu faaliyetlerine ilişkin diğer giderleri arasındaki müspet fark üzerinden vergilendirileceklerdir.
Bu suretle yapılacak hesaplamada mükelleflerin faaliyetleri ile ilgili bulunmakla birlikte evvelce sahip oldukları veya faaliyetlerinin devamı esnasında satın aldıkları amortismana tabi iktisadi kıymet niteliğindeki değerler için yaptıkları harcamalar dikkate alınmayacaktır.
Diğer bir ifade ile bu türden değerler (motorlu araç, ticari plaka, dükkan gibi) Vergi Usul Kanununa göre amortismana tabi iktisadi kıymet niteliğinde olmasına rağmen, basit usulde ticari kazancın tespitinde gerek gider yönünden, gerekse bunların satışı halinde hasılat bakımından hesaplamaya katılmayacaklardır.
Bir diğer deyişle bu tür değerler Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin bir anlamda şahsi malları olarak kabul edilecektir. Bu hükümlere göre, basit usule tabi mükelleflerin şahsi malı niteliğinde bulunan ve basit usulde kazanç tespitinde hiçbir şekilde dikkate alınmayan amortismana tabi iktisadi kıymet niteliğindeki (taksi, kamyonet, minibüs ve bunların ticari plakaları) mal ve hakların elden çıkarılması halinde hasılattan maliyet bedeli ve yapılan diğer giderlerin indirilmesi suretiyle bulunacak fark diğer kazanç ve irat olarak vergilendirilecektir.” şeklinde açıklamalarda bulunulmuştur.
Söz konusu muktezadan anlaşılacağı üzere basit usule tabi mükelleflerin her türlü araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymetler bu kişilerin şahsi servet ve varlığı olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle iktisadi kıymet satışı nedeniyle elde edilen kazançlar basit usulde vergilenecek kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.
Peki basit usule tabi mükelleflerin işletmelerinde kullandıkları araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymetleri satmaları nedeniyle bir kazanç elde etmeleri durumunda bu kazanç nasıl vergilenecektir.
Arızi kazançların vergilendirilmesini açıklayan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun(T.C. Yasalar, 1961) 82. maddesinde; arızî olarak ticarî muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançların arızi kazanç kapsamında vergileneceği belirtildikten sonra bu kazançların 19.000,00.- TL lik kısmının (2011 yılı için) gelir vergisinden istisna olacağı belirtilmiştir.
Dolayısıyla basit usule tabi mükelleflerin şahsi servet ve varlıkları kabul edilen ve bu nedenle ticari kazancı ile ilişkilendirilemeyen araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satış karları Gelir Vergisi Kanunun 82. maddesi kapsamında arızi ticari kazanç sayılacak ve vergileme buna göre yapılacaktır.
Basit usule tabi mükelleflerin şahsi servet ve varlıkları kabul edilen araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satışlarının KDV karşısındaki durumuna gelince, bilindiği üzere 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun (T.C. Yasalar, 1984) 1. maddesinin birinci bendinde ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.
Basit usule tabi mükelleflerin araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satışları ticari faaliyet kapsamında yapılan bir teslim değil arızi bir teslim kabul edildiğinden KDV’nin konusuna girmeyecektir.
Diğer taraftan 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 17/4-a maddesinde basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından yapılan teslim ve hizmetlerin KDV den istisna edildiği belirtilmiştir. Ayrıca 72 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin (Maliye Bakanlığı,
1999) “Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin katma değer vergisi karşısındaki durumu” başlıklı bölümünde; basit usulde vergilendirilen mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymet teslimlerinin katma değer vergisine tabi bulunmadığı da belirtilmiştir.
III- SONUÇ
Bilindiği üzere ülkemizde yaklaşık yedi yüz elli bin basit usule tabi mükellef bulunmaktadır. Basit usule tabi mükellefler, faaliyet konuları olan mal alım-satım veya hizmet faaliyetini yürütebilmek için işletmelerinde kullanmak üzere araç, makine, teçhizat gibi çeşitli amortismana tabi iktisadi kıymetlere ihtiyaç duyarlar. Faaliyette kullanılmak üzere alınan bu
amortismana tabi iktisadi kıymetler bazen çeşitli gerekçelerle elden çıkarılmakta ve bu işlem sonucunda da belli bir satış karı elde edilebilmektedir.
215 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğin 32’ inci paragrafında, basit usule tâbi mükelleflerin sabit kıymetlerini gider yazamayacakları ve üzerlerinden amortisman hesaplayamayacakları belirtilmiştir.
Dolayısıyla basit usule tabi mükellefler, mal ve hizmet satış bedelleri ile giderleri arasındaki farka göre vergilendirildikleri için her türlü araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satışları dolayısıyla elde ettikleri karları, ticari kazançları ile ilişkilendirmeyeceklerdir.
Basit usule tâbi mükelleflerin sabit kıymetlerini gider yazamayacakları ve üzerlerinden amortisman hesaplayamayacaklarına göre bu mükelleflerin her türlü araç, demirbaş v.b. iktisadi kıymetleri işletmelerinin aktifinde saymak da mümkün değildir. Bu nedenle bu iktisadi kıymetleri basit usule tabi mükellefin şahsi servet ve varlığı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Basit usule tabi mükelleflerin şahsi servet ve varlıkları kabul edilen ve bu nedenle ticari kazancı ile ilişkilendirilemeyen araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satış karları Gelir Vergisi Kanunun 82. maddesi kapsamında arızi ticari kazanç sayılacaktır. Zira arızi kazançların vergilendirilmesini açıklayan Gelir Vergisi Kanunu’nun 82. maddesinde; arızî olarak ticarî muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançların arızi kazanç kapsamında vergileneceği belirtildikten sonra bu kazançların 19.000,00.- TL lik kısmının (2011 yılı için) gelir vergisinden istisna olacağı belirtilmiştir.
Öte yandan arızi bir faaliyet olarak kabul edilen basit usule tabi mükelleflerin araç, makine, teçhizat gibi iktisadi kıymet satışı KDV’nin konusuna girmediğinden KDV’ye tabi olmayacak ve bu satış nedenle fatura düzenlenmeyecektir.
KAYNAKÇA
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı (11.05.2005). 6829 Sayılı Muktezası. İstanbul : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
Maliye Bakanlığı (06.12.1988). 215 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği. Ankara : Resmi Gazete (23545 Sayılı)
Maliye Bakanlığı (24.02.1999). 72 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği. Ankara : Resmi Gazete (23621 Sayılı)
T.C. Yasalar (02.11.1984). 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (18563 sayılı)
.
Uğur UĞURLU
Vergi Denetmeni
Mali Çözüm Dergisi Mayıs-Haziran 2011 Sayı 105
.
.
kaynak : http://goo.gl/lwd4A
Yorum Gönder