Önce, konuya yabancılar için KDV iadesi ne demek oradan başlayalım.
KDV, asıl ödeyicisinin son tüketici olduğu, zincir esasında işleyen
bir vergi sistemidir. Son tüketiciye kadar olan aşamadaki mükellefler,
mal ve hizmet alımları için ödedikleri KDV yi, kendi satışlarından
tahsil ettikleri KDV den düşerler aradaki farkın, diğer bir deyişle
yarattıkları katma değere isabet eden vergiyi de vergi dairesine
yatırırlar.
Ama ihracatta olduğu gibi bazı işlemlerde ise istisna tanınmıştır.
Yani bu işlemlerden KDV alınmaz. İşte KDV den istisna olan işlemlerde,
satışlardan KDV alınmadığı için satıcının üzerinde kalan vergi, vergi
dairesince satıcıya iade edilir.
Yani KDV iadesi ihracatçıya bir lütuf ya da hibe değil, üzerine yük olarak kalan verginin iadesidir.
Ancak özellikle son dönemlerde ihracatçılar için KDV iadesi almak cehennem azabından beter hale geldi.
Bunun birinci nedeni sözüm ona iadesini sistemini kolaylaştırmak
üzere başlatılan “e-iade” sistemi. Bir diğer neden de vergi dairelerinin
mükelleflerin “hakkı” olan iadeye ilişkin işlemlerde gerektiği
hassasiyeti göstermemeleri.
2010 yılı başında e-iade sistemine geçilirken, gerekçe olarak,
işleyişteki insan unsurunu azaltarak sistemin hızlandırılması
gösterildi.
Sözüm ona mükellefler gerekli bilgi ve belgeleri internet ortamına
yükleyecekler, gerekli kontrolleri sistem yapacak ve böylece işler kısa
sürede bitecekti.
Ama gelin görün ki kolaylaştırıcı bu sistem işleri kolaylaştırmak bir yana tam tersi bezdirici hale geldi.
Sistem mal aldığınız firmaları, onun mal aldığı firmaları derken geriye yönelik 4 aşamayı sorguluyor.
Eğer sizin mal aldığınız firmanın mal aldığı firmaya mal satan firma sakıncalı bir firmadan mal almışsa vay halinize.
Eğer size mal satan örneğin 175 firmadan birisinin vergi numarasını yanlış yazmışsanız vay halinize.
Eğer mal aldığınız firma beyanname vermeyi unutmuşsa vay halinize.
Eksik veya yanlışlıklar düzeltilene, eğer sakıncalı firmalar varsa bu
firmalardan alışlar ayıklanana kadar iade alınabilmesi mümkün değil.
Ama sistem senkronize çalışmıyor her zaman. Bir eksik giderilince yeni
bir eksik ortaya çıkabiliyor.
Hadi bu sorunları aştınız dosya eksikliklerini tamamladınız ve sistem “tamam” dedi.
Bu kez vergi dairesindeki bitmek tükenmez imza faslı başlıyor. Memur,
şef, müdür yardımcısı, müdür derken aynı dairede bir dosya bir ayda
ancak imzadan çıkıyor.
İade tutarı 50 bin lirayı geçiyorsa bu kez İldeki Vergi Dairesi
Başkanlığa gidiyor. Hadi orada da yeni bir inceleme safhası ve yeni bir
imza turu.
Bir dosyanın incelenme süreci üç dört ayı aşabiliyor.
Sizin çekiniz vurulmuş, alacaklı kapıya dayanmış, satıcı mal vermez; maaşlar ödenemez hale gelmiş kimsenin umurunda değil.
Hadi diyelim bu sistem vazgeçilmez ve devam etmek zorunda.
O halde bile ihracatçının azabını dindirecek bir yöntem var. Hem yeni
bir icat ta değil. Uzun yıllar uygulanmış bir sistem: iade alacağının
başkalarının vergi borçlarına mahsup sistemi.
2008 yılının Ocak ayı başında değiştirilen eski uygulamada ihracattan
doğan iade alacakları hak sahibi şirketlerinin ortaklarının ve mal ve
hizmet satın aldığı kişi ve kurumların vergi ve sigorta prim borçlarına
da mahsup ediliyordu.
Bu uygulama ihracatçı firmalara önemli bir finansman imkanı sağlıyor
ve tedarikçilere borçlarını bu şekilde ödemelerine imkan veriyordu.
Bu uygulamaya geri dönüş herkesi çok rahatlatacak.
İhraç ettiği malın KDV yükünü geri alamadığı için batma noktasına
gelen ihracatçı da rahatlayacak, mal sattığı ihracatçıdan tahsilat
yapamadığı için batma noktasına gelen yurtiçi satıcı da.
İade sistemi hızlandırılamıyorsa en azından bu sisteme dönmek gerekiyor.
Atilla Dölarslan
E.Hesap Uzmanı/YMM
atilladolarslan@yontemymm.com.tr
E.Hesap Uzmanı/YMM
atilladolarslan@yontemymm.com.tr
http://www.muhasebevergi.com/makale.aspx?id=420
Yorum Gönder