Muhasebe ve İnsan Kaynaklarının değerli çalışanları öncelikle hepinizin 1 Mart 2013 ile başlayan Muhasebe Haftasını kutlamak istiyorum. Bu günkü konumuza başlamak gerekirse sizlerin de zaman zaman karşılaştığı gibi İşverenler iş hayatında kendi eşlerini işyerlerinde sigortalı olarak gösterebilmektedirler. Burada amaç işverenin eşinin adına prim ödeyerek emekli olmasını sağlamaktır. Burada ilk akla gelen bu durumun ne kadar doğru olduğudur. Bazı İşverenler Sosyal Güvenlik Kurumuna primlerin ödendiği sürece eşlerinin kendi iş yerlerinden sigortalı ve emekli olmalarının bir hak olduğunu düşünmektedirler. Sosyal Güvenlik Mevzuatına göre ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4.maddesinde “Sigortalı sayılanlar “ ve 6.maddesinde “ Sigortalısayılmayanlar” ve ayrıca Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 9.maddesinde “sigortalısayılanlar” ve 10. maddesinde “ Sigortalı sayılmayanlar” açıkça belirtilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 6.maddesinin a fıkrasında “ işverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi” nin sigortalı sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Eşin sigortalı sayılması için en önemli unsurun ücret ödemesi olduğu vurgulanmıştır. Bu yazımızda işverenlerin işyerindeki eşlerinin sigortalılık durumlarını Sosyal Güvenlik Mevzuatı açısından irdeleyecek ve diğer mevzuatlar açısından da değerlendireceğiz.
2.İşverenin Kendi İşyerinde Eşinin Sigortalı Olması
5510 sayılı Kanunun 4.maddesinin a fıkrasında ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 9.maddesinin 1.fıkrasında “ Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar” ın sigortalı sayılacağı hükme bağlanmıştır. Bir işverenin yanında sigortalı olmak için en önemli şartın hizmet akdi olduğu belirtilmiştir. İşverenin işyerinde çalışan eşinin de sigortalı olmasında ise ücretle çalışırsa taraflar arasında hizmet akdinin kabulü olması halinde sigortalı sayılacağı tabiidir. Sosyal Güvenlik Kurumu ile işveren arasında eşin çalışmasından dolayı çıkacak uyuşmazlıklarda işverenin eşin işyerinde fiilen çalıştığını ve eşine ücret ödediğini kanıtlaması gerekir. İşveren eşinin çalıştığınışu şekilde kanıtlayabilir.
a ) İşçi olarak görünen eşin ücret bordrosunda imzasının olması halinde,
b ) Ücret ödemelerinin yapıldığını makbuz, banka kaydı veya kasa tediye fişi gibi belgelerle tevsiki halinde,
c ) İşverenin Eşinin yapılan işe uygun bilgi, deneyim ve eğitime haiz olduğunu belirtmesi halinde, örneğin Gıda İşletmesi olan eşin yanında çalışan gıda mühendisi bir eşin eğitim olarak bu işe uygun olduğu açıktır.
d ) İşverenin kanuni defterlerde eşin ücret bordrosunu işçilik giderleri olarak kaydetmesi halinde, işveren eşinin çalıştığını çok daha kolay kanıtlayabilecektir.
Diğer taraftan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Haklar ve Yükümlülükler başlığı altındaki madde 185’te “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliği ile sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” denilmektedir. Türk Medeni Kanunla eşlere birbirlerine yardım etmek zorunda oldukları görevi yüklenmiştir. Devlet bu göreve istinaden eşin işveren olan diğer eşin iş yerinde ücret almadan çalışmasını yardım sayıp sosyal güvenlik mevzuatının dışında tutmuştur. İşverenler sosyal güvenlik açısından sorumluluklarını yerine getirirken anlaşılır ve kanıtlayıcı nitelikteki yazılı ve elektronik ortamda ki verilerini saklamalı ve istendiğinde yetkili makamlara ibraz etmelidir. Unutmamalıdır ki devlet denetim ve incelemelerde bulunabilir ve bir takım tespitler yapabilir. Burada işveren yükümlülüklerini iyi bilmelidir.
3. Sonuç
İşverenler fiilen çalışmayan ve ücret ödemedikleri eşlerinin sigorta primlerini ödeyince sigortalılığı bir hak olduğunu düşünmekte, bu konuda ısrarcı olmakta ve hatta emekli olmaları yolunda çaba göstererek kanunların dışına çıkmaktadır. Bu durumda sahte sigortalılık durumu ortaya çıkmakta ve Türk Ceza Kanununca suç sayılan fiillerle karşı karşıya kalmalarına neden olabilmektedir. Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin b fıkrasında geçtiği üzere “ Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.” denilerek sahte belge düzenlemenin cezasına vurgu yapıldığı gibi sahte belgenin tanımı da altınıçizdiğimiz gibi b fıkrasının son cümlesinde net olarak yapılmıştır. Diğer taraftan sahte sigortalılıktan dolayı, Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalı olan eşe sağladığı masrafların geri ödenmesini isteyecek ve eşin sigortalılık durumunu iptal edecektir. Son olarak işverenlerin eşlerini kendi işyerlerinden sigortalı göstermeleri yerine, 5510 Sayılı Kanunun “İsteğe Bağlı Sigorta Hükümleri” başlığı altında yer alan madde 50 ‘de düzenlendiği gibi isteğe bağlı sigortalı olmasını sağlamalarının daha doğru ve yerinde olacağını düşünmekteyiz.
K A Y N A K L A R
I. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
II. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
III. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği
IV. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
V. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu
Sosyal Güvenlik Denetmeni, Kamu Yönetimi Bilim Uzmanı, Adli Bilirkişi Ahmet Nacaroğlu “Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi” Kasım 2012 Sayı 107 Sayfa 268
MUHASEBENET
Gökhan ŞAHİN
Muhasebe Müdürü
Gökhan ŞAHİN
Muhasebe Müdürü
http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=4455
Yorum Gönder