Ticari faaliyetin asıl unsurlarından biri, faaliyetin devamlı olarak
yapılmasıdır. Her ne kadar, Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde bu
konuda açıklık yoksa da 82 nci maddede ‘arızi olarak ticari
muamelelerin icrasından veya ticari muamelelere tavassuttan’ elde edilen
gelir unsurunun, sair kazanç ve irat (arızi kazanç) sayılmış olması, 37
nci maddeye göre, ticari kazancın kaynağını teşkil edecek ticari
faaliyetlerin devamlı şekilde, mutad faaliyet olarak yapılması
gerektiğini göstermektedir.
Bir ticari muamelenin devamlı bir faaliyet çerçevesi içinde mi yoksa
arızi olarak mı yapıldığını tespit etmek, her zaman kolay olmayabilir.
Zirai, arızi ticari muamelenin neyi ifade ettiğinin, ne Türk Ticaret
Kanununda ne de Gelir Vergisi Kanununda tanımı yapılmamıştır.
Genel planda, aslolan devamlılık kasıt ve niyetidir. Normal olarak
tacirler tarafından yapılabilecek nitelikteki muameleler, devamlılık
kasıt ve niyeti ile yapıldığında ticari faaliyet, aksi halde, arızi
ticari muamele var sayılır. İlgilinin, kasıt ve niyetine bağlı subjektif
nitelikteki bir ölçünün objektif belirtisi ise, ticari organizasyonun
mevcudiyetidir. Muamele ticari bir organizasyon içinde yapıldığında,
devamlılık kasıt ve niyeti ise aksi halde arızi olarak yapıldığı kabul
edilmek gerekir.
Arizi Kazançları aşağıdaki gibi sınıflamak mümkündür:
I- GENEL OLARAK ARIZİ KAZANÇLAR
Arızi kazanç sınırı
yıllık olarak belirlenmektedir.Vergiye tabi arızi kazançlar GVK’da
sıralanmıştır. GVK’nın 82. maddesinde 01.01.2003 tarihinden itibaren
geçerli olmak üzere 4783 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca yapılan
değişikliklerle arızi kazançlar tespit edilmiştir. .Bunlar;
1. Arızi olarak ticari faaliyetlerin icrasından veya bu nitelikteki faaliyetlere aracılık edenlerin elde ettikleri kazançlar,
2. Ticari veya zirai bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek
faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlamamış olan
böyle bir faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere
iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat,
3. Gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık hakkının devri
karşılığında alınan tazminatlar ile peştemallıklar (kiracıya ait tesisat
ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayan veya yeni kiracıya
devrinde doğan kazançlar dahil),
4. Arızi olarak yapılan serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla tahsil edilen hasılat,
5. Gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleri ile ilgili olarak sonradan elde ettikleri kazançlar,
6. Dar mükellefiyete tabi olanların Gelir Vergisi Kanunu’nun 45′inci
maddede yazılı ulaştırma işlerini arızi olarak yapmalarından elde
ettikleri kazançlar (GVK md. 82)
şeklinde sıralanmıştır.
II- GVK 82. MADDE 2. FIKRAYA GÖRE ELDE EDİLEN ARIZİ KAZANÇLAR
GVK’nın 82. maddesinin 2. fıkrası ticari veya zirai işletmenin
faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk
edilmesi, henüz başlamamış olan böyle bir faaliyete hiç girişilmemesi,
ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde
edilen hasılat adı altında bu gelirlerin vergilendirilmesini
hedeflemiştir.
193 sayılı Kanun’un 82. maddesi ikinci fıkrasından da anlaşılacağı
üzere arızi kazanç sayılacak kazançlar üçlü bir sınıflandırmaya tabi
tutulmuştur. Bu sınıflandırmada esas alınacak kriterler şu şekilde
özetlenebilir.
- Belirlenen gelir getirici faaliyetlerden vazgeçme,
- Bu faaliyetlere hiç girişilmeme,
- İhale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesidir.
Belirlenen gelir getirici faaliyetlerden vazgeçme Kanun’un öngördüğü
ticari ve zirai faaliyetler ile serbest meslek faaliyetlerinden vazgeçme
şeklinde oluşmalıdır. Örnek olarak serbest meslek faaliyetinde bulunan
serbest meslek erbabının kiracı olarak bulunduğu binanın başkaları
tarafından değişik amaçlarla kullanılmak istenmesi sonucunda erbabın
faaliyetine son verilmesi nedeniyle kendisine ödenen tazminat arızi
kazanç olarak sayılacak ve vergilendirilecektir. Serbest meslek erbabı
bu arızi kazancı elde ederken yapmış olduğu giderler ise belgeye
dayandırılmak koşuluyla gayri safi kazançtan indirilebilecektir.
Diğer taraftan bu faaliyetlere hiç girişilmemesi gibi benzer
durumlarda da vergiyi doğuran olay ortaya çıkabilecektir. Tacirler,
çiftçiler veya serbest meslek erbapları bulundukları bölgede aynı
faaliyeti yürüterek gelir elde edebilecek bir başka kişinin olmasını
istemeyeceklerdir. Bu sebeple faaliyette bulunanlar, benzer faaliyette
bulunacak kişilere tazminat ödemek koşuluyla müşteri hacmini
daraltmaktan kaçınabilirler. Böyle bir durum arızi açıdan bir kazancın
doğmasına neden olabilecektir.
Bir diğer arızi kazanç şekli ihale vb. organizasyonlara katılmama
karşılığında elde edilen gelirlerdir. Bu kazançlar aslında ihaleye fesat
karıştırma yoluyla sağlanabilecektir. Yani kişiler ihaleyi daha uygun
kâr oranı veya kâr miktarı sağlayabilmek için diğer firmaların
katılmamasını sağlayacaklar, bunun karşılığında da onlara, belirli maddi
veya manevi destek sağlayacaklardır. Bu desteği (ödemeyi) yapan
kuruluşun kâr marjını en yüksekte tutmak istemesi sonucu yapılacak işte,
rekabetin azaltılması yoluyla, yolsuzluğun öne çıkacağı bir durum
oluşacaktır. Yani kişiler adli açıdan bir suç fiiline neden
olacaklardır.
Yorum Gönder